14 Nisan 2021 Çarşamba

EVRENDE SERBEST GAZLARIN BASINCI HERYERDE AYNIDIR

 Deniz seviyesindeki hava basıncı ne kadarsa, Everest dağının tepesindeki hava basıncı, ve dahi; uzayda yıldızlar arasındaki gaz boşluktaki basınçta eşittir. Evren tam boşluk sevmez. tam boşluk mutlaka bir madde ile doldurur. madde boşluğu doldurmaya yetmemişse o boşlukta negatif başınç vardır. yani vakum odasıdır vakum ne kadar güçlü ise çevresindeki duvarı o kadar içeri çeker. Tam boşluk oluşturacak bir vakum cihazı yapılamayacağı gibi; tam boşluğu hapsedecek sağlamlıkta bir duvarda yoktur. Bu olay aslında kuranı kerimde, kıyamet koptuğunda dağların nasıl un ufak olacağını da ispatlar. O gün, sığınılacak hiçbir yer yoktur der. Çünkü tüm kainattaki her maddenin içinde gaz vardır. bilim insanın söylediğine göre evren şu an için genişlemektedir. muhtemelen büyük patlama sonucu oluşan gaz ve ısı artışı sebebi ile olsa gerek. Şayet evren soğumaya başlarsa, bir anlıkta olsa tüm evrende ani bir vakum olayı gerçekleşecek, işte o vakum olayı, kainatın yada evrenin büyüklüğünü düşündüğümde, ne kadar güçlü bir vakum olacağını hayal dahi edemiyorum işte o an tüm gazlar içinde bulundukları her şeyi parçalayacak ve açığa çıkacaktır. dağların un ufak olması başka türlü izah edilemez. linkini verdiğim videoyu izleyin

https://www.youtube.com/watch?v=ogx_feE5bi4

Gaz basınçlarının her yerde eşit olmasının ispatını istiyorsan söyleyim. Kapalı kaplardaki gaz basıncı her yerde aynıdır. yani birbirinden farklı büyüklükte iç içe ve dahi yanyana olacak şekilde konumlanmış kapların içlerinde farklı gaz ve farklı basınçta olsalar, bu gazlar, borular vasıtası ile bir kapta birleştirilip vanaları açılsa, bütün kaplardaki başınç eşit olur. Kapların tabanındaki basınç ne ise tavanındaki basınçta aynı olur. yoğunluğu fazla olan gaz kabın dibinde yoğunluğu en az olan gaz, kabın en üst kısmında yer alır. Fakat basınçları eşittir.İrfan Aydoğan

12 Nisan 2021 Pazartesi

TORİÇELLİ AÇIK HAVA BASINCI DENEYİNİ YANLIŞ YAPTI

Toriçelli bilmeden bir salaklık yapmış, şu ana kadarda birtane fizikçi çıkıp; ulan bu adam bu deneyi yanlış yapmış bizde yanlış öğrendik yanlışta öğretiyoruz dememiş. Vah bilimin haline vah! 

 O borunun boyunu istediğiniz kadar uzun alın içini cıva doldurup ağzını kapatıp ters çevirip cıva dolu kaba daldırın eğer civaya yapışık hava kalmamışsa 1 milim dahi boşluk oluşmaz. Boşluğun oluşması için tüpün içine hava girmesi şart. eğer hava girerse cıva boşalır. Fakat bir cm yüksekliğinde bir serbest hava tüp ters döndüğünde kaç cm yüksekliğine gelir onu bilmem. Çünkü, tüpün içinde kap seviyesinin üzerindeki cıvanın ağırlığı kadar ağırlığı dengede tutacak negatif bir basınç olması gerekir. buradaki negatif basıç da gazın genişlemesi ile mümkün olur. Gazlar sıkıştırılabilir olduğuna göre genişleyebilme özelliğine de sahip olması gerekir diye düşünüyorum. eğer serbest hava yerine 1 cm yüksekliğinde su koyup tüpün ağzını kapatıp ters çevirip cıva dolu kaba daldırmış olsaydık borudaki cıvanın sadece bir santimlik kısmı yer değiştirecekti. Bir santim yüksekliğindeki su yukarı çıkacak altaki kısım olduğu gibi cıva olacaktı. Sıvılar sıkıştırılamaz genişletilemez. 

 Delil istiyorsan anlatayım. cam boruyu cıva ile doldur. ters çevirmeden önce içi cıva dolu kap ile birlikte o cam borunun içinden bir metre cıvayı yükseltecek kadar vakum uygulaya bilen bir vakum odasında üçbeş saniye beklet bu sayede cam boru ve içi cıva dolu olan kaptaki duvarlarına yapışık olan ve cıvanın içinde bulunan hava kabarcıklarını çıkarmış olacaksın sonra bu vakum odasını aç ve borunun içerisinde hava kabarcıklarının dışarı çıkması ile oluşan boşluğu da doldur açıkhavada iken borunun ağzını kapatıp ters çevir kabın içindeki cıvaya daldır. göreceksin ki borunun içerisindeki cıvanın hiç bir damlası boşalmıyor ve boruda hiçbir boşluk oluşmuyor. linkini verdiğim videoyu izlersen sıvıların içerisinde mikron ölçüsünde hava kabarcıkları kaldığını anlarsın 

 https://www.youtube.com/watch?v=3Nrbqj2uZL4 

 İrfan Aydoğan 
doktor0906hotmail.c​
 doktorg0906​gmail.c​

2 Haziran 2019 Pazar

Çözümsüzlükteki düzen



https://drive.google.com/file/d/1bS1OvEdDVgDMDxk70k5DyFqLG4ILc1xt/view?usp=sharing

Collatz sayıları; Uysal, zeki, başarılı, uyumlu, çocuklar sınıfı gibidir.
Collatz sanısı
Kimine göre kaos sayılar, kimine göre dolu taneleri, kimine göre sürekli dallanan karışık sayılar, yada; modellemesi ile, dere otu yaprağı görünümlü sayılar olarak adlandırılan sayılardır.
Sorunlara herkesin baktığı açıdan bakıldığında olduğu gibi yorumlandığında bir eksik bir fazla yaklaşık aynı şeyler görülür ve söylenir. Oysa biraz irdelendiğinde ortaya farklı şeyler çıkacaktır. Farklı noktalardan bakma ihtiyacı doğacaktır. Sanırım benim yapımda da bu var herkesin görmediği ne var acaba diyerek olayın her tarafından bakarım. Olayın gelişim aşamasını kare kare ayırır gözden kaçan bir ayrıntı var mı diye bakarım. Kendime, bu olayın olmasına sebep olan nesnelerin burada olmalarındaki sebep nedir gibi sorular sorar herbir sorunun cevaplanması ile olayı yada problemi çözümlerim. Kafamda cevaplanmamış soru varsa problemin çözümü henüz bitmemiştir.
İşte bu yüzden ben collatz sanısı için herkesten farklı bakıp farklı şey söyleyeceğim. Collatz sayıları; Uysal, zeki, başarılı, uyumlu, çocuklar sınıfı gibidir. Her bir sınıf farklıdır. Her bir sınıftaki bireyler kendi sınıflarının dışında da da farklıdır fakat sınırları olan aynı sınıf içerisinde hepsi düzenli uyum içerisindedir. Sonsuzdan gelip yine sonsuza giderler. Her bir sınıf sınırları genişliğince sonsuzdan sonsuza Dik dörtgen yapı oluşturur. her hangi bir sayının işlem bakımından sonsuza doğru giderken olan davranışının bire bir benzeri sadece iki tanedir bu sayılar sonsuz uzaklıktaki sayıdır. Yani kendine olan uzaklığı biri artı sonsuz ve diğeri eksi sonsuzlukta olan sayılardır örnek verecek olursam herhangi bir sayının kollatz sanısı olarak çözümlenmesinde yani aynı sırada n/2 ile işlem yapılması yada 3n+1/2 ile işlem yapılması sırası sayı bir çıktığında bile işleme sonsuza doğru devam edildiğinde birebir aynı işlemler ile devam eden sayı üçlüsünün birisi bizim test ettiğimiz sayı diğer ikisi artı ve eksi sonsuzdaki sayılardır
Bir önceki yazımda collatz sanısının çözümsüzlüğünü ispat ettim demiştim. burada ise uyumluluktan bahsediyorum okurlarım arasında sen kendinle çelişiyorsun diyenler olabilir. Fakat tam tersine çözümsüzlüğün uyumluluğundan bahsetmek istiyorum.
Şimdi burada Yukarda verdiğim örneği basit birkaç resimle ispatlamak istiyorum. Bu sayede Sonsuzluktaki resmi sizin çekip görmenizi sağlıyorum ufkunuz daima açık kalsın.









29 Ocak 2019 Salı

COLLATZ SANISI ÇÖZÜMSÜZ



aşağıdaki yazının tamamı ve formüllerin ispatı alttaki linktedir

https://drive.google.com/file/d/1WHBTgbyVOOGJ-5ggCZxCXdnEs9FmPyFK/view?usp=sharing 

GARİP AMA GERÇEK
collatz sanısı çözümsüz

Collatz sanısı: 1 den büyük herhangi bir tam sayıya (s) diyelim eğer (s) değeri çift sayı ise iki ile bölünecek. Yani (s/2) olarak işlem yapılacak. İşleme tek sayı çıkana kadar devam edilecek. (s) değeri tek sayı ise üç ile çarpılıp bir eklenip ikiye bölünecek yani [(3s+1)/2] olarak işlem yapılacak.İşleme çift sayı çıkana kadar devam edilecek.
collatz sanısı bu iki işlem ile her işlemden sonra ortaya çıkan her bir sayı için yani çıkan sayının çift yada tek olmasına bağlı olarak tekrar tekrar uygulanarak 1 den büyük sonsuza kadar bütün tam
sayıların 1 sayısına ulaşacağını savunuyor.        

Collatz sanısı: m = tek sayı ve x= sıfırdan büyük pozitif tam sayı(1,2,3,4,....k) olmak koşulu ile (2^x)*m)-1 şeklinde yazılan herhangi bir n tek sayısı için bir işlem (3n+1)/2 olarak alındığında, (2^x)*m)-1=n şeklinde yazılan bir sayı için (x) defa (3n+1)/2 şeklinde işlem yapılmak zorunda kalınır. Çünkü (x-1) defa işlem tek sayı çıkar. (x) inci ilem yapıldığında sayı çift sayı olur. Ama yinede bu hesap gözünüzü korkutmasın. İşlem sonucu  (2^x)*m)-1=n şeklinde yazılan bir tek sayı (3n+1)/2 şeklinde x. inci işlem yapıldığında (3^x)*m)-1 olarak çift sayı olur. Bu kendi bulduğum formül sayesinde collatz sanısı için çözümün olmadığı bir sayının olabileceğini ispatlıyorum. 
      Collatz sanısı çözümsüz  
ispat: test edeceğimiz tek sayıyı (2^x)*m)-1=n olacak halde yazdığımızda her tek sayı için uygulanan (3n+1)/2 işlemi ile ilk çift sayı (x) inci işlemin sonunda oluşur x= sonsuz olduğunda ise çözüm yoktur. Çünkü işlem sonsuz eksi bir defa tek sayı çıkacaktır. Sonsuzuncu işlem yapılsa idi, çift sayı çıkacak idi. ayrıca sonsuz eksi bir ifadesini veren sayı yoktur. Ama sonlu bir sayıyı ifade etmek amacı ile bu terim kullanılır.

Örnek verecek olursak: 
(2^x)*m)-1=n denkleminde
x=3 ve m=7 olarak alacak olursak 
(2^3)*7)-1 = n
(8)*7) -1= n
(56)-1=n olur
n=55olur 

      Normal hesaplama ile bu işlemi yaparsak işlemin x defa yapıldığını göreceksiniz. (x)=3 olduğuna göre 3 defa işlem yapacağız. yani kısaca (x) sayısı herhangi bir çift sayıyı tek sayı çıkana kadar ardarda iki ile böldüğümüzde kaç defa 2 ile bölüne bildiğini gösterir. 
      Biz test edeceğimiz tek sayıya 1 eklediğimizde sayı çift sayı olur. Bu çift sayıyı (2^x)*m ) haline getirip 1 çıkarırsak oluşan sayı yine bizim test yaptığımız tek sayı olur. Son hali ile test sayımız (2^x)*m)-1=n şeklinde olur. Şimdi örneğimizi bu halde yazalım.
55+1=56 Bu sayının kaç defa iki ile tam olarak bölündüğünü ve en son 2 ile bölümünden sonra çıkan tek sayıyı bulalım. Yani (x) ve (m) sayılarımızı bulalım. Test sayımız zaten belli, yani n=55 
55+1=56 dan

1) 56/2=28
2) 28/2=14
3) 14/2=7
x=3 ve m=7 
tek sayımız son hali ile (2^3)*7)-1=55 oldu tek sayı için uyguladığımız  collatz işlemi (3n+1)/2 idi 
1) işlem (55*3+1)/2=83
2) işlem (83*3+1)/2=125
3) işlem (125*3+1)/2=188

(x) Defa (3n+1)/2 şeklinde yapılan ardışık işlemlerin sonunda oluşan çift sayı (3^x)*m)-1 olacaktır. 
Tek sayımız (2^x)*m)-1=n idi. Değerler yerine konulduğunda  (2^3)*7)-1=55 şeklinde olur. Yine aynı şekilde değerleri ilk çift sayının kaç olduğunu bulmak için formülümüzde yerine koyarsak
(3^x)*m)-1 =  (3^3)*7)-1 olur
(3^3)*7)-1= (27)*7)-1=188 sonuç bu şekilde de bulunur

Bu formül  (2^x)*m)-1=n haline getirilmiş bütün tek sayılar için geçerlidir. Her tek sayı da bu halde yazılır zaten.

       İrfan Aydoğan
doktor0906@hotmail.com

28 Ekim 2018 Pazar


Dünyamız buz kütleli bir kuyruklu yıldız’dan mı oluştu?
Dünyamız güneş gibi yanan, zamanla sönmeye başlayan, veya aniden patlayan yada farklı iki yıldızın çarpışması sonucu alev alev yanan bir yıldız parçasındanmı, yoksa buz kütleli bir kuyruklu yıldızdanmı oluştu?
          Yüz yıllardır bilim insanının söylediği şey, ‘’dünyamızın merkezinde mağma vardır. Mağma; erimiş ağır metaller, erimiş kaya ve sıcak gazlardan oluşur’’.  söylemleri körü körüne bir inanışmı? doğru sözmü? biraz irdeleyelim istedim.       
           Sanırım bu düşünce, yanardağların, lav ve sıcak gaz püskürtmesinden dolayı öyle düşünülmüş. İrdelenmeyen mantığa yakın gelmiştir. Bilimsel hiçbir kanıtı yoktur. Çünkü bu mantığa göre düşündüğümüzde bugün halen aktif faaliyette olan volkanların yerküre merkezindeki mağmayı dışarı püskürtmesi gerekmektedir. Dünyamızın yaşını bilim adamlarının tahmin ettiğine göre, 4,5 milyar yıl olduğunu düşündüğümüzde, dünyamız erimiş saf demir kütlesi olarak yıldızdan ayrılmış dahi olsa, başlangıçta üzerinde oluşan curuf’un, dünyamızı dev bir termos haline getirmiş olduğunu düşünsek bile, ışımaya bağlı soğuma nedeni ile, uzay boşluğunun sıfırın altında 270 santigrad derecelere varan soğuklukta olduğunu düşündüğümüzde beşmilyar yıl gibi bir sürede dünyamızın çoktan soğuması gerekecekti. Eğer nükleer bir ısınma var ise; o zamanda dünyadaki radyoaktif maddenin dünyanın heryerinde olması gerekmektedir. Ve budurumda yer yüzündeki metallerdede sürekli elektron çarpışması olayı gerçekleşeceğinden, bu metallerinde erimiş halde olması gerekmektedir. Ayrıca bu metallerdeki elektron çarpışmasını tetikleyen radyo aktif maddenin  yarılanma ömrünün dünyanın yaşını göz önüne aldığımızda oldukça uzun süreli ve, kütlece dünyadaki mağmayı aktif tutacak  çoklukta olması gerekmektedir. Radyo aktif maddenin son hali nin kurşun olması nedeni ilede Dünyadaki kurşun miktarınında yer yüzünün hemen her yerinde olması gerekmektedir. Volkanik hareketlerin olduğu bölgede ise radyoaktif atıkların, canlı  sex hücrelerinde yaptığı mutasyonlarla, her sonraki bireyin farklılaşmış olarak doğması, yada neslin tükenmesi  gerekmektedir.
            Bir zamanlar dünyamızın güneşten kopan bir parça olduğu söylenirdi güneş halen yanmaya devam ettiği için dünyanın merkezindeki mağmanın olması yardınganmaz diye düşünülmüş olması gerekiyor herhalde! Sonra bu görüş terkedilip uzaydaki toz ve kaya parçalarının bir araya gelip çökmesi sonucu dünya oluştu denilmiş, çökmeye bağlı sıkışma ilede ısınan kayaçlar eriyerek mağma oluşmuştur deniyordu.  Bu teorilerden biri doğru olsa bile, ki bana göre kesinlikle imkansız. Kutuplardaki buzlanmayı hiçbiri açıklayamaz. Oysa kutuplardada volkanik hareketler ve sıcak su akıntıları olmasına rağmen mağma neden burayı ısıtmaya yetmiyor? Mağma burada kabuğa çok uzakta ise volkanik hareketler nasıl oluşuyor?              
    Merkez kütlenin halen sıcak olmasının bir diğer senaryosuda merkezdeki kütlenin sürekli olarak kabuk kısım ile sürtünme teması olması halidir bu durumda merkez kütlenin kabuk dış kısımdan daha hızlı dönmesi gerekmektedir ve temas yüzeyinin çok az pürüzlü kabuk merkez kütle aralığının kürenin her yerinde bir iki milimi geçmemesi gerekmektedir. Çünkü açıklık arttıkça kabukta oluşan çatlaktan kabuk merkez kütle aralığına sızan su miktarı artacak merkez kütlenin aşırı ısınmış hali bu suyu buharlaştırıp gaz haline getirince büyük bir basınç oluşacak bu oluşan basınçta içten dışa doğru olduğundantüm kabuğun parçalanarak bir anda uzaya dağılmasına sebep olacaktır. Kabuk ve merkez arasında bir iki milimi geçmeyen bir aralık olsa bile bu sürekli sürtünme merkezin hızını gün geçtikçe yavaşlatacak ve dünyanın yaşı göz önüne alındığında bu senaryoda imkansız olacaktır ayrıca bu senaryoların hiç biri yeryüzünde olan depremler ve artçılar dahil kutupların buzul ekvatorun sıcak olması gibi birçok doğa olayını ve sürekliliğini açıklayamaz.           

                Bu bilgi uydurmamı, Dünyamız aslında bir su küremi? (kabuk kısmı suküre hacmine göre çok ince olan, bütününe oranla çok azmiktar dada merkezde buzul kürenin etrafında yada içinde toplanmış sudan hafis sıvıların oluşturduğu, dev bir su küremi acaba)
Yaşadığım ve gözlemlediğim bazı olaylar ile bilimden benim aldığım kadarıyla böyle olması gerekiyor. Yani dünyamız dev bir su buzulu olan kuyruklu yıldızdan oluşmuştur. Merkezinde sadece suyun katı hali olan buz kütlesinden oluşan küre şeklinde bir buz yada, sudan daha hafif suda erimiş mineral ile su ile karışa bilen veya karışmayan diğer bir takım sıvılardan olması gerekiyor. Bunun etrafını da dev bir su kütlesi su kütlesinin etrafını da katı kabuk oluşturması gerekiyor. (Dünyamızın bütününü, kabuk kısım ve sıvı küre olarak, İçi su dolu basketbol topu olarak düşüne biliriz)
         Dünyamız nasıl oluştu?
         Bir gök taşı gurubunun yakınından geçen su buzulu olan kuyruklu yıldız, bu gök taşlarının büyük bir kısmını kendisine çekerek zaman içinde buzulu örtecek kadar göktaşı yakalayıp bir şekilde doğa olayı ile yani yakınından geçtiği galaksi yada büyük gök cisimlerinin çekim gücü etkisi ile, yada ters yönde çarpan gök cisim yada cisimlerin etkisi ile hızı yavaşlayarak sonunda güneş sistemine hapsolmuş ve, Güneşin etrafında bir yörüngeye oturmuştur. Güneş sisteminde bir yörüngede dönmeye devam eden bu dev buzul gittikçe erimeye başlamış, sonradan bu dev buzula çarpan katı uzay cisimlerinin bir kısmı buzuldaki katı cisimlerle buzuldan kopardıkları parçaları bu dev buzulun çekim gücü etkisinden kurtarıp buzuldan ayrılırken, çarpmanın etkisi ile oluşan sıcaklık nedeni ile buzulda erimeler devam etmiştir. Çarpma etkisi ile yada Güneş sisteminde ki yörüngesinin Güneş’ten aldığı ısı ile bir miktar eriyeyen buzulun etrafındaki buhar tabakası, buzulun çekim gücü etkisiyle, buzulda zayıf atmosfer tabakası oluşturup buzula çarpan sonraki katı gök cisimleri için bariyer oluşturduğundan, bu katı cisimler buzula çarpana kadar çok daha fazla ısınmış olup erime noktasına gelmişler, buzulun etrafındaki sıvıya çarpınca hem atmosfer hemde sıvı firenleyici  etki gösterdiğinden erime noktasındaki cismin hızı azalmıştır. Aynı zamanda ani soğuk ile karşılaşan bu erime derecesindeki katı cimin dış kabuğu sıkışmak istediği halde sıvı hale gelmiş katı kütle sıkıştıralamadığından yüzey zarının yırtılması ile bu olayı dengelemiştir.  Bu olay sıcak sıvı kütlenin düzensiz dallanan çıkıntılar oluşturup şeklini değiştirmesi şeklinde gerçekleşmiştir. (erimiş kurşunun suya dökülmesi ile oluşan benzer hal) Bu düzensiz dallanan  çıkıntılar oluşurken sıvı ile temas anında sıvıdan çıkardığı gazlarla bu erime derecesindeki katı gök cisminin gövde ve düzensiz dallanan uçlarında gaz odacıkları oluşmasına sebep olmuştur. Bu gaz odacıkları cismin hacmi ve kütlesi orantılandığında önceki öz kütlesine göre birazdaha hafif bir özkütleli cisim olmasına sebep olmuştur. Bu düzensiz dallanan uçlar birbirlerine yaklaşıp temas haline geldiğinde bir kilitlenme takılma ya da bağlanma oluştuğundan hangisi bir tarafa doğru daha fazla çekiliyorsa diğeri onu takip etmek zorunda kalmıştır.                                  
         Kuyrukluyıldızın  güneş sistemine girmesi ve buzulun gittikçe erimesi, buzulun gittikçe küre haline gelmesine  sebep olmuştur. Sıvıbuzul kütlenin yüzeyine çarpıp, buradan kurtulamayan sudan ağır metaller, yada ağır katı kütleler ve sudan hafif katı kütleler, kürebuzul ve sıvı ile birlikte güneş yörüngesine bağlanmışlardır. Başlangıçta sudan daha ağır olan katı cisimler sıvıbuzulun yüzeyinde birbirleri ile çok fazla bağlantısı olmadığından aynı bölgede toplanıp yığılma yapmış  olduklarından; tıpkı ayın sürekli sadece bir yüzünün bize görünmesi gibi sadece sudan ağır katı cisimler sıvı buzul kütlenin Güneş’e bakan yüzünde birikmiş, diğer sudan hafif katı cisimler sıvıbuzul kürenin diğer yüzünde veya sudan ağır katı cisimlerin kanat uçlarında yaygın olarak birikmişlerdir. Sıvıkütle sudan ağır katı kütlelerinin arasında ve arkasında olarak, içindeki buzul daha arkada sudan hafif yaygın biriken katı kütleler ile bir arada olacak şekilde konumlanmıştır. Bu yapı, suda eriyen sudan ağır katı maddelerin, suda erimeyen sudan ağır yada hafif diğer katı madeler ile bir araya geldiğinde katılaşan bir kimyasal reaksiyon gösteren, yada suda erimesine rağmen daha kıvamlı ve tutucu yani vizkozitesi daha az olan bir sıvı oluşup (akışkanlığı az)sudan ağır katı maddelerin güneşe bakmayan kısımlarını ve aralardaki boşlukları doldurması ile kabuk kısım oluşturmasına kadar devam etmiştir .
           Zayıf olan atmosfer tabakasından hemen her gök cismi geçebilecek durumda olduğundan uzaydaki toz yada küçük gök taşlarından bu sıvı buzula çarpanlar, rahatça sıvı buzul tarafından yakalanmışlardır.Su yada sıvıda parçalana bilen sudan ağır katı maddeler sürekli yörünge merkezine bakan katı cisimlerin güneş görmeyen yüzlerinin aralarındaki boşlukları doldurarak gittikçe sıvı buzulun dış kısmında bir kabuk oluşmasına sebep olmuşlardır(calsiyum çamurları gibi). Bu kabuk kısım ve küre içindeki sıvı, yörünge çekim merkezine doğru göç etmek isterken bütün kürenin momenti ve çekim kuvveti sıvının ve kabuk kısmın yörüngeden çıkmasını önleyecektir. Sıvıbuzul kürenin  dış kabuğunu oluşturan katmanda ise sıvının oluşturduğu basınç dış kabuğun her noktasında farklı olacaktır. Bu sıvı basıncına bağlı olarak kürenin yörüngesinin güneşin olduğu taraftaki ekvator merkezinde genişleme olacak eksen uçlarında basıklık oluşacaktır. Kürenin yörünge merkezine bakan yüzünün ters tarafında yani kürenin güneşe uzak olan tarafında, ekvator hatında çökmeler ve kırılmalar şeklinde değişiklikler oluşmasına sebep olacaktır. Kırılan bu kabuk bir miktar sudan hafif katı kütleler ile karışıp birleştiği  halde halen sudan ağırsa yine yörünge merkezine doğru göç edecektir. Bu olay sıvıbuzul kürenin yörünge merkezine bakan yüzünün daha kalın bir kabuk olmasına. Bu kalın kısım güneşe doğru yükseldikçe  denge merkezinin farklılaşıp tekrar yan yatmasına sebep olacaktır kabuk bu yan yatma sırasında bir miktarda kırılmış kabuğun kanat uçları ile yüzeydeki gazı suyun içine alacaktır  bu olayda kabuk sürekli kırılıp aralarındaki boşlukların dolmasi ile kabuğun altında hava odalarının oluşmasına yine tamir olmasına bu süreklilik devam ettikçe kabuk kısmın gittikçe büyümesine ve kalınlaşmasına sonunda tüm küreyi kapatmasına sudan hafif katı maddelerin kutuplarda birikmesi ile küre kabuk olşumu gerçekleşecektir. kıta yükselmesi ,çökmesi ve ayrılması olayı bu süreç ile ilerler.
           Tüm bu süreklilik devam ederken kabuk üzerindeki kırılmalarda sürtünme artacak, artan sürtünme kabukta ısı artışına ve elekrostatik elektriklenmeye sebep olacaktır. Elekrostatik elektriklenme, şimşeklerin ve yıldırımların oluşmasına sebep olacaktır. Yıldırımlarda kabukta bulunan ağır metallerin karışımına çarptığında, manyetik alan oluşmasına sebep olacaktır. Sürtünmenin aşırı olduğu temas yüzeyleri kayaçların ve madenlerin erimesine sebep olacaktır. Bu eriyen kayaç ve madenler yer kabuğunun dış kısmına doğru yol bulurlarsa dışa doğru hareket edecek içinde bulundukları sıvıyı da kaynatarak gaz basıncının artmasına sebep olarak yolculuğuna devam etmek isteyecektir. kabuğun sert ve kırılgan olmayan bir bölümüne geldiğinde  burada bir gaz ve basınç odası oluşturacaktır  bu odadaki basınç zamanla etrafındaki tabaka tarafından emildiğinde burada bir boşluk olmuş olacak.bu boşluk kabuk kısmın denge merkezinin değişmesine sebep olacaktır. Eğer yol bulup veya kabuğu parçalayıp çıkarsa volkanlara yada gayzerlere, kaplıca sularının oluşmasına sebep olacaktır. kabuk kısmın sürtünmeye bağlı eriyen kısmı kürenin mer kezine doğru göç etmesi ilede kabuk kımın hemen çıkışında geniş bir alanda su ile temas etmesi ile bu erimiş kabuk kısmı düzensiz dallanma şeklinde uçlar vererek suyun içine doğru uzantılar yapacaktır aynı zamanda suyu kaynatması ile hava kabarcıkları oluşturup bu kabarcıklar yan yatmış yada batmış gemileri kurtarmak için kullandıkları hava yastık dubalar gibi iş görüp kabuğu dış kısma doğru iteceklerdir bu dış kısma itilen kabuk kısım önceden dengede olduğundan ufak bir tepkiyi direk bütün bir kabuk bütünlüğünce iletecektir. Eğer kabuk diğer kabuklarla sıkı bağlı değilse hava kabarcığı kendisine kabuk dış kısmına yol bulup ani çıkacak kadar yol bulmazsa kabukta yukarı aşağı bir salınım hareketine sebep olacaktır.bu salınım hareketi ne kadar şiddetli ise yer yüzünde hissedilen deprem o ölçüde şiddetli olacaktır. Kabuğun büyüklüğüne göre değremin etki alanı değişecektir. Bu olay deniz tabanındaki kabukta olmuşsa deniz aniden dalgalanacaktır hava kabarcığının büyüklüğüne kabukta bulduğu yolun genişliğine ve çıkış zamanına göre depremin süresi  değişecektir aynı zamanda artçı miktarları değişeçektir. Suyun içinden geçip kabuğun dış kısmına önceden oluşmuş kabuk çatlağından geçiş varsa, sarsıntılar çok zayıf, hatta hissedilmeyecektir. Fakat bu çatlak kısımda olan sürtünmeye bağlı kayaç ısınması ve elekrostatik elektrilenmeden dolayı bu hava kabarcığı ısınıp daha fazla genişleyecek su buharı ile karışıp bu su buharı moleküllerine yüklenmiş elektrostatik yük ile yer yüzüne çıkacaktır. Bu hava kabarcığı yer yüzüne çıktığı bölgede uzaya doğru yükselmeye devam ederken elektrostatik yüküde beraberinde taşıyacaktır. (ısınan hava genişleyip yoğunluğu azaldığı için moleküler çekim gücü azalmış olacaktır) yükselen havanın yerini doldurmak için serin hava harekete geçecek bu serin hava merkezde birleşmek isteyecektir bu olayda havanın dönmesine sebep olarak girdap oluşturacaktır. Bu girdabın büyüklüğüne göre hortum yada kasırga olarak adlandırılacaktır. Yukarı yükselen hava gittikçe soğuyacak  hacmi küçülecek ve tekrar çekim gücü artacak bu nedenlede tekrar kabuk kısmına yönelecektir. Buradaki daha serin hava ile karşılaşan su buharı daha çok yoğunlaşıp su damlası haline gelecektir. Bu su buharı ani buzlanmaya sebep olacak kadar soğuk bir hava ile karşılaşırsa su damlası olamadan buzlanma olduğundan kar tanesi olacaktır. Bu kar tanesi aynı erimiş metalin soğuk suya düştüğü anda yüzeyel zar yırtılmasına bağlı düzensiz dallanan çıkıntılar yaparak şekil değiştirmesi gibi oluştuğundan,  yoğun su buharı molekülü de ani soğumayla yüzeyel zar yırtılmasına bağlı düzensiz dallanan çıkıntılar yaparak buzul olacaktır. Kar tanelerinin herbirinin farklı olmasının sebebide budur. Bu kar taneleri düşük yoğunluklu yani geniş hacimli kütleler olduklarından üzerlerindeki elektrostatik yük küçük olacaktır.küçük elektrostatik yükteki elektron atlamalarıda çok az olacaktır. Oluşan bu elektron atlamalarından oluşan şimşekler yer yüzünden çoğunlukla duyulmayacak ve görülmeyecektir. Buhar molekülü su damlası olduktan sonra buzlanma yapacak kadar yoğunluk ve kalınlıkta bir hava tabakası ile karşılaşırsa su damlası yavaş buzlanma nedeni ile yüzey zar yırtılması çok büyük olmadan yada daha yere inmeden henüz büyümemiş düzensiz dallanan çıkıntılar eridiğinden belirgin çıkıntılar kaybolacak su damlası buz kütle olacaktır bu da dolu olarak yer yüzüne inecektir.
          Su buharı damla olduktan sonra oluşan dolu yada yağmur yağışlarında su buharının yoğunlaşması birim hacimde buhar molekülünün sayıca çok olması nedeni ile su damlasının elektrostatik yüküde fazla olacaktır. sıvının elektriği iletmesi nedeni ile  farklı yüklerde yüklenmiş su damlaları arasında elektron atlaması olacak bu oluşan elektron atlamasının ürettiği sesin etkisi ile havada zıt yönlü dalgalanma olacak  bu dalgalanma ile birbirlerine daha fazla yaklaşan farklı yükteki su damlaları arasında elektron atlaması tetiklenerek bütün su damlaları arasında elektron sıçraması başlayıp şimşeği oluşturacaktır.şimşeklerin başladığı anda ardı ardına tüm bulutlu bölgelerde görülmesinin sebebide elektron atlamasına bağlı sesin oluşturduğu havada ki zıt yönlü dalgalanmadır. oluşan bu şimşek ile su damlaları arasında elektrik yükü dengelenecektir.yer yüzeyine yada deniz yüzeyine yakın olan yerlerde bu elektron sıçramaları yerkabuğuna veya denize doğruda olacağından bu su damlaları yüklerinin büyük bir kısmını boşaltmış olacaktır.üzerlerinde kalmış elektron yükleri daha az olduğundan oluşan su damlalarının birleşme çarpışma ihtimali daha fazla olacak damlalar daha iri olacaktır.şimşekler yeryüzü ve deniz yüzeyinden elektron atlaması olmayacak uzaklıkta ise bu damlalardaki elekrik yükü daha fazla olduğundan damlalar aynı yükte elektron ile yüklü olduklarından ola bildiğince bir birinden uzak duracak ve yağan yağmur damlası küçük olacaktır.
         Yine kabuk altında kabuk kısım kırılıp tamir olurken oluşan kabuğun dış kısmına doğru olan girintiler odalar mevcut olacaktır sürtünmeye bağlı ısı ile oluşan hava kabarcıkları bu odacıklarda birikecektir biriken hava kabarcığı odanın duvar yapısına göre ya yavaş yavaş emilecek yada hiç emilmeyip odada birikecektir. kendisine çıkış yolu bulamamış ise kabuğun altında biriktikçe kabuğu daha fazla yükseltecektir. (kıta yükselmesi),ağırlık merkezi değişen kabuk kısım yükselirken bir tarafadoğru yaslanma görülecek buda diğer kabuğu itecektir. Bu itme kuvveti diğer kabuğu sıvıbuzul küre üzerinde öteleyemezse  bu iki kabuk arasındaki enerji birikimi her iki kabuğun kanat uçlarının kırılmasına sebeb olacak kırılan bu kanat uçları kırık hat boyunca kabuğun üstünde birikerek sıradağ oluşumunu gerçekleştirecektir.Bu kabuklar arasındaki sürtünmeye bağlı hemen hemen sıradağ boyunca volkanik olaylarda görülebilecektir.
         Kabuğun altındaki hava, bu kabuğun altından, kabuğun bir tarafa yatmasına bağlı olarak kurtulup, diğer kabukların altına kayarken, kabuk eski denge durumununa dönmeye başlayacaktır. Bu durumda diğer ötelenen kabuk ile aralarına kırık kabuk parçaları düzensiz dolacaktır. Bu yüzden diğer kabuk bu kabuk kısmından uzaklaşmış olacaktır(kıta ayrışması). Kabuk altındaki odacıkta biriken hava. bu odanın duvarlarının basınca yenik düşmesi halinde odanın duvarını yıkarak kabuğun yaslandığı yönün zıt tarafına ani çökmesine sebep olacaktır bu durum yeni yaslandığı kabuğun ani ötelenmesi ile bu kabuğun üzerinde depremlere sebep olup yıkıntıların aynı yönde olmasına sebep olacaktır. Bu ani yaslanma deniz içindeki kısımda olmuşsa denizde tusunami olacaktır. Yeni yaslandığı kabuğun  ani darbeye bağlı kırılması ile devrilme meydana gelecek  bu devrilme hafif yan yatmadan tam yan yatmaya hatta kabuk içerisindeki hava odalarının büyüklüğü ve fazlalığına bağlı kabuk ters tepe taklak olacaktır yada çökecektir (atlantis’in kaybolması). Hava kabarcığı kabuğu dış kısma doğru ittiğinde merkezde bir kırılma gerçekleşirse merkez kırılmanın olduğu yerde kırık uzun bir hat boyunca olmuşsa kabuğu üst kısmında kıta ayrışması ve depremler olurken  kabuğun diğer sıvı buzul kürenin merkezine bakan iç kanat uç kısımlarında tıpkı avını ağzını aniden açarak yakalayan balıkların avlandığı gibi bir durum olacaktır buradaki ani su emilmesi kabuğun ne kadar açıldığına bağlı olarak denizde girdaplar oluşmasına sebep olacaktır  kırılma küçük bir alan içerisinde olmuşşsa volkanik hareketler gayzerler ve kaplıca suları olacaktır tüm bunlar kabuk dış ve kabuk altında gerçekleşen olaylardır.         
             Dünyanın oluşumunu bütünüyle toparlayıp özetleyecek olursak  Sıvıbuzul kürenin merkezinde Sıvının öz kütlesi en hafif olan sıvı yada buzul küre en merkezde yer alacak onun çevresini ondan biraz ağır olanlar şeklinde en dış kısma doğru sıralanacaktır en dışta ağır ve katı olan maddeler alacak. Bunun mantığını şöyle düşüne biliriz. Dünyanın merkezindeki çekim kuvveti sıfır olarak düşünelim. Bu durumda merkezin boşluk olması gerekir. Çünkü boşluğun çekim gücü yoktur. Gazların ise çok zayıf olmakla beraber bir moleküler çekim gücü mevcuttur. Boşluğu çevreleyen sıvı yada gaz bu boşluğu moleküler çekim gücü ile öteleyeceğinden bu durumda bu boşluğu sıvı yada gaz dolduracaktır. Gazlarında sıvılara göre moleküler çekim gücü daha az olduğundan bu sefer sıvılar bu gazları öteleyerek onun yerini alacaktır.peki bu seferde kütlesi ağır katı maddeler bu boşluğu doldurupta sıvıları öteleyebilirmi? Çünkü bunların çekim güçleri daha fazladır. Birbirlerine yaklaştıkça çekim güçleri daha fazla artacak ve sonunda sıvıları aradan çıkaracaktır diye düşüne bilirsiniz fakat nedense gözden kaçan ufak bir ayrıntı insanlığın yüz yıllardır yanılmasına yol açmıştır. çünkü katılar kütle olarak sıvıdan daha ağırsa,çekim güçleride daha fazladır eğer cisim uzayda bir yörüngeye hapsolmuşsa bu yörüngeyi oluşturan cismin çekim gücü bu katı cisimleri daha fazla çekecektir dolayısı ile bu katı cisimler yörüngeyi oluşturan cisme daima daha yakın olmak isteyeceklerdir bu katı cisimler rahat hareket edebilecekleri bir sıvının içinde bulunduklarından kendisini sürekli çeken yörünge merkezindeki cisme rağmen içinde bulunduğu sıvı buzulum çekim gücünden kurtulamadığından sıvı buzuldan kurtulmadığı sürece bu yörüngede yörüngeyi oluşturan cisme daha yakın olarak döneceklerdir . zamanla sıvıbuzul küreye çarpan katı cisimler biriktikçe dış kabuk kalınlaşıp yükselip devrilerek tüm kürenin etrafını saracaktır.sıvıların yüzey zar gerilimide bu katı cisimlerin sıvıdan kurtulmasını engelleyerek katı cisimlerden yüzeyde bir tabaka meydana getirecektir. Bu sırada kürenin merkezindeki buzul ve etrafındaki sıvı dönmeye devam edip kendisini çevreleyen sıvıya ve katı cisimlere merkezkaç kuvveti uygulayacaktır oluşan merkezkaç kuvveti hem sıvıyı dışa daha fazla itecek hemde katı kısımları dışa daha fazla itecektir. Katı kısım sıvıbuzul kürenin çekim kuvvetinden kurtulamadığından önce ekvator düzleminde yayılma gösterip daha sonra sağa veya sola doğru kırılarak eksenlere doğru yayılma gösterecektir. sıvı kısım ise merkezden ekvator düzlemine oradanda eksenlere doğru olan sürekli bir akıntı meydana getirecektir. Bu akıntı Eksenlerin bulunduğu bölgedende  kürenin merkezine doğru bir akıntı olacaktır. İşte bu merkeze doğru olan akıntı içinde ekvatordan eksenlere doğru hareket halinde olan su akıntısı ile kabuk kısmında oluşan çatlaklardan sızan petrol yada sudan daha hafif olan benzeri sıvılar eksenlere doğru göç edecektir. Eksenlerde biriken bu maddeler buradaki buzlanma ile buzulların içinde birikecek buzulun büyümesi ile buzulun alt kısımları sıvıbuzul kürenin merkezine doğru uzanacak buzulun kenarlarından veya içinden geçen akıntının buzulu çözmesi ile bu sudan  hafif sıvılar akıntının etkisi ile merkeze yada merkezdeki buzulun etrafına yerleşecektir bazende ekvatordaki kabuğun ani kırılması ile  sıvı kısım ekvatora doğru harekete geçtiğinden eksenlerde ani su çekilmesi olacak bu olayda eksenlerde girdaplara sebep olacaktır. Tüm bu olaylar sudan hafif sıvıların küre merkezinde yada merkezdeki buzul kürenin etrafında birikmesine sebep olacaktır.çünkü su ve sudan daha ağır katı maddeler yada suda eriyen sudan daha ağır katı maddeler merkez kaç etkisi ile sudan hafif maddelere göre daha hızlı hareket edeceklerdir. yüzeydeki kabuk tabaka ise sürekli olarak sürtünme halinde olduğundan elekrostaik elektriklemeye sebep olduğu gibi. Katı cisimlerin aşırı ısınmasınada sebep olacaktır ısınan bu katı cisimler etrafındaki suyu yada sıvıyı gaz haline getirecektir. Sıvının gaz haline gelmesi ile basınç artacak. Kabukta oluşan bir çatlak veya kırıktan yüzeye gayzerler yada volkan olarak çıkmaya başlayacaktır. Ani yükselen hava ile kasırgalar ani sağanak yağışlar oluşacaktır. Kabuktaki salınım hareketine bağlı olarak depremler oluşacak, Yağışların etkisi ile yumuşayan yamaçlardan, kayaçlar gevşeyecek toprak kaymaları olacaktır. Kabuktaki sıkışma ve sürtünme öylesine çok ısı oluşmasına sebep olacakki katı cisimlerin bir çoğunun yüzeyi sürtünmenin olduğu yerde bu sıcaklıkta eriyecektir. Aynı zamanda ısınan bu katı cisimler temas halinde olduğu sıvı kısmı kaynatarak gaz çıkışlarına sebep olacaktır bu gazlar çok düşük moleküler çekim gücüne sahip olduklarından oradan kaçıp kurtulmak isteyeceklerdir.yada tersi olarak moleküler çekim gücü daha çok olan sıvılar bu boşluğu doldurmak isteyeceklerdir. Bu gaz kendisine bir yol bulursa kabuğun dış kımına doğru hareket edip yumuşak kısımlarda oyuklar açıp sert kısımların da direncini kırabilirse kırarak kabuğun dışına çıkacaklardır. Yol bulamayıp kabuğun içinde hapsolan gazlar ise kabuğun içinde gittikçe birikerek kabuk kısmının denge merkezini bozarak bu katı kabuk kısmının yan yatmasına tepe taklak olmasına sebep olacaktır tabi tüm bunlar bir masalmış gibi gelsede yer yüzünde o anda büyük felaketler oluşacak adeta bir kıyamet senaryosu yaşanacaktır. kopan kabuk kısmının büyüklüğüne göre ve yeni konumuna göre felaketin boyutuda değişecektir. Ters tepe taklak olmuşsa ve büyük bir kıta ise o bölgede sağ kalan bir canlının olması tam anlamıyla bir mucuze olacaktır. Kabuk kısım yantarafa yaslanıp tekrar düzelme salınımı yapıyor ise bu sefer depremler toprak kaymaları seller tusunamiler oluşacaktır. kabuğun kırılması ile ve ani gaz boşalmasına bağlı atmosferde ani hava yükselmesi oluşacak. soğuk havanın yükselen havanın yerini almak istemesi ile kasırgalar ani sağnak yağışlar meydana gelecek. yer kabuğundaki sürtünmeler ve  havanın ani hareketine bağlı sürtünmeler ile elektriklenen bulutlar ilede şimşekler yıldırımlar oluşacaktır.
          Tüm bu yukarda yazdığım olayların mekanizması dünyada oluşmuş kayıt altına alınmış depremler, heyelanlar ve yine dünya yüzeyinde aynı tarihler veya yakın tarihler arasında oluşmuş ani mevsim normali olmayan yağışlar, hava sıcaklığı artışı veya azalması, kasırgalar sis oluşumu gibi veriler birlikte incelendiğinde aralarındaki bağlantı rahatlıla görülecektir. Aynı zamanda tüm bu olaylar deneylerle ispatlana bilir olaylardır. Dünyamızın oluşumu hep yanlış yorumlandığından bir çok doğa olayının ispatı yapılsa bile oluş mekanizması tam olarak açıklanamıyordu yazdığım bu yazı ile tüm doğa olaylarının büyük bir kısmı anlaşıla bilir hale gelmektedir. Mevsim normali olmayan yağışlar, ani çıkan kasırgalar, şimşeklerin neden biri başladıktan sonra ardışık tüm bulut kümesinde ardı ardına oluştuğu, karlı havada neden nadir şimşek oluşmasının sebebi. Yağmur damlalarının neden bazı yerlede iri olup bazı yerlerde ince ve seyrek olduğu, dünyanın manyetik alanı, uçakların maruz kaldığı hava boşluğu,vs.
                 Ben bu yazıları yazarken olabilecek bildiğimiz kimyasal reaksiyonlardan ve henüz bilmediğimiz kimyasal reaksiyonlardan hiç bahsetmedim (Doğal karpit oluşumu:gazı alınmış taş kömürünün kalsiyum ile fırınlanması), kabuk sürtünmesine bağlı kıvılcımla alev alan beşyüz derecenin üstünde ısı açığa çıkarabilen bazı gaz yada bileşikler gibi). Çünkü bilimsel kanıtı olmayan birseyi olabilecekmiş gibi göstermek sanırım biraz bilim kurgu olacaktır. Ama eminim bu yazımdan sonra doğa olaylarına bakış ve olası felaketler öngörülebilecek ve gerekli önlemler insan yaşamına en az zaiyat verecek şekilde zamanında alınacaktır. En önemliside dünyanın merkezinde mağma ,erimiş kaya ve sıcak gazlar değil: su yada sudan hafif buz veya diğer sıvılar olmasının bilinmesidir. Aynı zamanda dünyamızda su buz halinde başlangıçta zaten vardı sonradan başka kuyruklu yıldızlardan kopan parçalar dünyamıza çarpmışsa eğer; denize dökülen bir kova su misali dünyadaki suyun  miktarını artırmıştır.

İrfan Aydoğan
doktor0906@hotmail.com

28-10-2018

Anlatsam seni içimdeki sana;
Gözlerim Işıldar yine o ilk günün heyacanıyla.
Hıçkırıklar düğüm düğüm olasada boğazımda,
olsada iki gözüm iki çeşme yokluğunda.
Duygularım mutlu bir çocuk gibi, kırlarda yuvarlanan.
Yalın, sade, sereserpe. Mutluluğun doruğunda.
Yüreğim avcumda çırpınan bir kuş gibi çırpınır bağrımda.
Dudaklarım titreyerek soruyorum tekrar tekrar.
Neden ayrıldık, neden?
Nasıl bitti? nasıl ayrıldık aniden?
Oysa ölümsüzdü aşkımız!
Hani ayrılmaz bir ikili olmuştuk biz!
Toz konduramıyorum gidişine.
Anılar temiz kalsın istiyorum.
İçimdeki sen beni suçluyor.
“Tutsaydın elini, bırakmasaydın diyor.
Hakırsaydın tüm gücünle.
Bitecek elbet bu kaos, bu yokluk.
Kurtulacağız hiçlikten, deseydin” diyor.
İçimdeki sen bilmiyor; huzur varlıkta değil,
Var olanla yetinmekte.
Var olana sevinmekte.
Şimdi mutlumusun bilmiyorum?
Toz konduramıyorum gidişine.
Anılar temiz kalsın istiyorum.
Sendeki ihtirası ve hırsı,
İçimdeki sen bilmiyor.

irfan Aydoğan
13-09-2018

6 Nisan 2013 Cumartesi

HUKUKA AYKIRI OLAN ARDIŞIK HER YIL SINIF GEÇME SİSTEMİ




SEVGİLİ ARKADAŞLAR;
             Ben Kendimce Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Ve Ögretim Sınav Yönetmeliğindeki 17. madde 1. fıkranın her sınıf için kesintisiz olarak uygulanmasını hukuka aykırı olarak değerlendiriyorum

MADDE:17

Madde 17-(1)      

TIP FAKÜLTELERİNDE NEDEN ARDIŞIK HER YIL SINIF GEÇME SİSTEMİ UYGULANSINKİ?
                Sınıf geçme sistemi ön koşul ve önkoşullu ders olan okullarda zorunlu olarak uygulanması gerekli bir sistemdir. Fakat bu sistem ardışık gelen yılda birbirlerine  ön koşul oluşturmayan dersler için ders geçme sistemi olarak uygulanması gereklidir.
                Tıp fakültelerinde eğitim ve öğretim toplam 6 yıl olarak yapılır ve sınıf geçme sistemi uygulanır. İlk üç yıl bu sistem zorunlu olarak uygulanması gerekir. Çünkü  her yıl bir sonraki yılın ön koşul dersleri eğititim ve öğrenime açılır. Öğrenilmesi ve başarılması zorunlu olan derslerdir.
               4. sınıf ve 5. sınıf klinik dersleri ise (stajlar) önkoşul dersleri 3. sınıf derslerinin başarılmasıyla başlayan derslerdir. Kendi aralarında bu stajlar birbirlerine ön koşul oluşturmazlar fakat bütünleyici olurlar. Dolayısı ile sınıf geçme sisteminin artık uygulanmaması gereken derslerdir. Çünkü hiçbir staj bir diğerinin ön koşulu olamaz. Bu demektirki; Kişi 4. sınıftan herhangi bir stajdan yada stajlardan başarısız olduğunda 5. sınıf stajlarını almaya devam edebilmelidir. Bu sayede kişi diğer stajları öğrenerek, stajların bütünleştirici özelliğinden faydalanarak, daha donanımlı olacaktır. Önceden başarısız olduğu stajıda, sonradan aldığı stajların bilgi birikimiyle kavrama gücü artacak ve başarısız olduğu stajı daha rahat başarması mümkün olacaktır.
               Yıllarca yanlış uygulanan ve uygulanmaya devam eden ‘tıpfakültesinde sınıf geçme sistemi uygulanır ve her sınıf bir sonrakinin önkoşuludur’ ilkesi, mantığı, yada kuralı, öğrencinin daha donanımlı olarak; başarısız olduğu stajı başarma şansı için yeniden düzenlenmeli;  Bu zamana kadar yapılan ve kesintisiz uygulanan sınıf geçme sistemi, 4. sınıftan 5. sınıfa geçerken ders geçme sistemi olarak uygulanmalıdır. Staj proğramı toplam 2 eğitim öğretim yılı olarak uygulanarak, intörnlüğün, yani 6. sınıfın ön koşul dersleri olarak başarılması zorunlu dersler olmalıdır.
              BU KONUDA HAKLI OLDUĞUMU DÜŞÜNÜYORUM VE BİREYSEL OLARAK BU KONUYLA İLGİLENİYORUM. EĞER YANLIŞ DÜŞÜNÜYORSAM DEĞERLİ YORUMLARINIZI BEKLİYORUM


BU MESAJI TÜM TIP ÖĞRENCİLERİ İLE PAYLAŞMAK İSTİYORUM           
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 4                                                                                                                                  


İRFAN AYDOĞAN

26 Ağustos 2012 Pazar

ZEKİ MÜREN'DEN CANIM ANNEM İÇİN ŞİMDİ UZAKLARDASIN. VİDEO KLİP


ŞİİR


AĞLIYORUM


MUTLULUK; 

SERİN SULARDA YÜZMEK GİBİYSE YAZ SICAĞINDA,
HAYAT;
SERİN SULARDA  YÜZERKEN, 
ACILARI TATMAKSA HERBİR DAMLASI AYRI BİR TAT,
YAŞAMADIĞIM  HAZLAR VAR BİLİYORUM. 
VE O HAZLARA YAPIŞIK ACILAR VAR, DAMLA, DAMLA.
SON BİRKAÇ KULAÇ KALDI KIYIYA ULAŞMAYA.
KADEHİMDE BİRKAÇ DAMLA ACI KALDI TATMADIĞIM.

HÜZÜN; 

PERDE PERDE ÇÖKMÜŞSE ÜZERİME,
SAÇLARIM DAHA BEYAZ OLMUŞSA,
YÜZÜMDE DAHA FAZLA KIRIŞIKLIK VARSA,
KAMBURUM ÇIKMIŞSA DAHA FAZLA BAŞIMI YERE EĞEN,
HÜZÜN, IŞIL, IŞIL, PARLIYORSA GÖZLERİMDE,
VE ACELE EDİYORSAM KIYIYA ULAŞMAYA,
SANMAYINKİ YORULDUM, SANMAYINKİ YAŞLANDIM,
AMA AĞLIYORUM.

İRFAN AYDOĞAN

doktor0906@hotmail.com
26/08/2012

24 Haziran 2012 Pazar


İDDAA EDİYORUM DÜNYADA BUNDAN DAHA İYİ VE BASİT ASAL SAYI TESPİT YÖNTEMİ YOKTUR

ASAL SAYI TESPİT YÖNTEMİ

KARE SAYI OLMAYAN HER HANGİ BİR A TEK SAYISI ALIN BUNUN KARE KÖKÜNÜ HESAPLAYIN  YUKARI YUVARLAYIP TAMSAYIYA ÇEVİRİN ( B SAYISI OLARAK KAYDEDİN )
BU TAMSAYININ KARESİNİ ALIN B^2 OLARAK KAYDEDİN
A SAYISINI BU KARE SAYIDAN ÇIKARIN VE C SAYISI OLARAK KAYDEDİN

A SAYISI BEŞTEN BÜYÜKSE VE B^2 – A = C ( C = KARE SAYI İSE A SAYISI ASAL DEĞİLDİR )

FARK KARE SAYI DEĞİL İSE BU FARKI YANİ C SAYISINI ( 2B + 1) İLE BAŞLAMAK ŞARTIYLA ARDIŞIK TEK SAYILAR İLE ARD ARDA TOPLAYARAK KARE SAYI OLUŞUNCAYA KADAR TOPLAYIN
BULDUĞUNUZ KARE SAYIYI C’ OLARAK KAYDEDİN
C’ SAYISINA KAÇ TANE TEK SAYI ARD ARDA TOPLAYIP ULAŞMIŞ İSENİZ BU SAYIYI B SAYISINA EKLEYİN VE B’ OLARAK KAYDEDİN
B’ – KAREKÖK C’ = 1 İSE A SAYISI ASAL SAYIDIR

1 DEN BÜYÜKSE ASAL DEĞİLDİR

ÖRNEK

A TEK SAYISI ALIYORUZ
KAREKÖK A
KAREKÖK A YI TAM SAYIYA ÇEVİR = B
B NİN KARESİNİ BUL = B^2
B^2 – A = C ( A SAYISI 5 TEN BÜYÜKSE VE C SAYISI KARE SAYI İSE A SAYISI ASAL DEĞİLDİR )

C SAYISI KARE SAYI DEĞİL İSE

C + ( 2B + 1) + ( 2B + 3 ) +…..+ ( 2B +N ) = C’
( N SAYISI ARDIŞIK TEK SAYILAR KURALINA UYGUN SAYI VE C’ SAYISI KARE SAYI OLMAK ZORUNDA )
C SAYISINA KAÇTANE TEK SAYI EKLEYİP KARE SAYIYA ULAŞMIŞ İSEK OKADAR SAYIYI B SAYISINA EKLİYORUZ
B + X = B’ VEYA B + ( ( N + 1 ) / 2 ) = B’
B’ – KARE KÖK C’ = 1 İSE A SAYISI ASAL SAYIDIR

1 DEN BÜYÜKSE ASAL DEĞİLDİR

NOT

ASAL SAYILAR KARE SAYI ARALIĞINDADIR VE GİTTİKÇE ARTAN SAYILARDIR

MATAMATİKÇİLER NORMAL SAYI ARALIĞINDA OLARAK DÜŞÜNMÜŞ
TÜM MATAMATİKÇİLER BU YÜZDEN YANILMIŞLARDIR.
VE BU GÜNE KADAR GİTTİKÇE AZALAN SAYILAR OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR

1 SAYISI KARE KÖKÜ TAM SAYI OLDUĞU İÇİN ASAL SAYI DEĞİLDİR
KARE SAYILAR ASAL DEĞİLDİR



İRFAN AYDOĞAN
doktor0906@hotmail.com

19 Haziran 2012 Salı

ASAL SAYI TESPİT YÖNTEMİ



EXCEL DOSYASI TOPLAM 3 SAYFA OLARAK HAZIRLADIM

3. SAYFADA ARDIŞIK TEK SAYILARIN KAÇINCISI TOPLANDIĞINDA KARE SAYI OLUŞUYOR İSE ONU HESAPLAYAN BİR YÖNTEM UYGULADIM VE BİR SAYININ KARE KÖKÜNDEN KÜÇÜK KAÇTANE BÖLENİ OLDUĞUNU HESAPLAYAN TABLO GÖRECEKSİNİZ. YAPMANIZ GEREKEN TEST SAYISI YAZAN SOL ÜST KÖŞEDEKİ YERDEKİ RAKAM KISMINA ONYEDİ MİLYARA KADAR TEK SAYI YAZIP TEST EDEBİLİRSİNİZ. 1 HARİÇ DOĞRU SONUÇ VERİR 1 İN ASAL SAYI OLMADIĞINI GÖSTEREN FARKLI BİR ALGORİTMA YAPILMASI GEREKİR ŞU AN MÜSAİT DEĞİLİM

2.SAYFADA ÇARPIM TABLOSU VE 105 SAYISI İÇİN HAZIRLANMIŞ ÇİZELGE VE TABLO BULACAKSINIZ BU ÇİZELGE HESAPLAMANIN NASIL YAPILACAĞI İLE İLGİLİ BİLGİ AMAÇLI YAPILMIŞTIR.

1. SAYFADA ARDIŞIK TEK SAYILAR TEK TEK TOPLANARAK KARE KÖKÜ TAM SAYILARA BAKILARAK KAÇINCI SIRADA KARE SAYI OLUŞTUĞU TESPİT EDİLDİĞİNİ GÖSTEREN TABLODUR.

asal sayı dosyasını indirmek için
mynet.com
üye adı
asalsayidos
şifre
123124
e-maillerden sol alt köşede dosya deposu, açılan sayfadan sol üst köşede benimle paylaşılanlar dosyasını ındirmeniz gerekiyor

BİLGİ PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR LÜTFEN MYNET E-MAİL ÜYE ADI VE ŞİFRESİNİ DEĞİŞTİRMEYİNİZ

      İRFAN AYDOĞAN
doktor0906@hotmail.com

25 Nisan 2012 Çarşamba

AAH YAR


OKYANUSUN ORTASINDAYIM.YALNIZIM.
ENGİN DENİZDE SALINIP DURUYORUM.
HİÇBİR RÜZGAR FAYDA ETMEZ,
YELKENLERİ AÇSAMDA BİLİYORUM.
ROTASI BELLİ OLMAYAN BİR GEMİ GİBİ,
HANGİ LİMANA GİDECEĞİMİ BİLMİYORUM.
AAH YAR, YÜKÜM AŞK, YÜKÜM SEVDA YAR.

ÇOK FIRTINALAR GÖRECEK BU GEMİ.
BAZEN DERİN SULARA DALACAK,
BAZEN ÇOK UZAKLARA SAVRULACAK
SEVDA LİMANINDAN, BİLİYORUM.
YILDIZLARDA YARDIM ETMİYOR, FIRTINA VAR.
KARA BULUTLARDA ÜZERİMDEN GİTMİYOR.                     
AAH YAR, NERDESİN, HANGİ YÖNDESİN YAR. 
     
                    İRFAN AYDOĞAN             
                doktor0906@hotmail.com

23 Nisan 2012 Pazartesi

23 NİSAN ULUSAL EĞEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

BENİM ÜLKEM ÇOCUKLARININ VE BU VESİİLEYLE TÜM DÜNYA ÇOCUKLARININ 23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN. 


BU VE DAHA NİCE 23 NİSANLARIN ÜLKEMDE VE TÜM DÜNYADA BARIŞLARA, KARDEŞLİKLERE SEBEPOLMASI EN İÇTEN DİLEĞİMDİR

18 Nisan 2012 Çarşamba

-------------------YOUTUBE MÜZİK KUTUSU-----------------


                                   ARKADAŞLARIMIN SEÇTİKLERİ                          
http://www.youtube.com/watch?v=0SF58YKLzCE&list=PL937A3E201973D7B6&index=1&feature=plpp_video
         
                  BENİM DİNLEDİGİM SANATÇILAR VE SEVDİĞİM ŞARKILARI     
                                                    
                                                 EBRU GÜNDEŞ
http://www.youtube.com/watch?
v=P1V6P8srxeU&feature=BFa&list=PL213CA8C2488EDBC5&lf=plpp_video  
                                              
                                           GÜLDEN KARABÖCEK                                              
http://www.youtube.com/watch?v=ESSy0lKoV1E&feature=BFa&list=PL7C9FB814E4428267&index=2
                                                      
                                                    JOSS STONE
http://www.youtube.com/watch?v=4gYZmzMHw8c&list=PL7E29F36EEFD98933&index=1&feature=plpp_video
                                                   NEŞET ERTAŞ
http://www.youtube.com/watch? v=_diVJ1PdFhU&list=PL8C8114C98FC0A75D&index=1&feature=plpp_video                                                     
                                                     SEZEN AKSU  
http://www.youtube.com/watch?v=qsvqyneRWMk&list=PLDFA1D4E0C8AD9272&index=1&feature=plpp_video
                                                        SİBEL CAN
http://www.youtube.com/watch?v=bcX9Sts_ZB8&feature=BFa&list=PLD035BE98E33767C6&lf=mh_lolz
                                                    
                                                 KARAHASANLI FM
                     GÜNCEL VE NOSTALJİK ŞARKILARIN SÖYLENDİĞİ
                  ARKADAŞLARINLA YAZARAK SOHBET EDEBİLECEĞİN 
                                         YEREL BİR İNT. RADYOSU                                              
                           
                                      http://www.benimblog.com/karahasanlifm/
                                       

                                        KARMA SANATÇILARDAN MÜZİK

                                    BEN DİNLEMEKTEN KEYİF ALIYORUM    
                                           
                                         http://devkadro.com/karma-muzikler


                                                          ZEKİ MÜREN

http://www.youtube.com/watch?v=ScDgkpICEIQ&list=PL3D64346EDF4C4D6A&index=1&feature=plpp_video

17 Nisan 2012 Salı

ECE TEMELKURAN'IN YAZILARINA CEVAP OLARAK


BU VATAN HEPİMİZİN ÜÇBEŞTANE ZİBİDİNİN DEĞİL KIZIM.


SEN ÇALIKUŞU OLDUNMU HİÇ MEMLEKET İNSANIMA? 
SEVMEYİ ÖGRETMEK İÇİN   ÇABALADINMI HİÇ?
VATAN, MİLLET , ANNE, BABA,  KARDEŞ,  ÇİÇEK, BÖCEK,  HAYVAN, DAĞ TAŞ BULUT. GÖKYÜZÜ SEVGİSİNİ ÖĞRETEBİLDİNMİ? 
HİÇ ÖĞERTTİNMİ DOĞRULUĞU ÖĞRETTİNMİ TOPLU YAŞAMIN NE OLDUĞUNU


YADA CEBİNDEKİ ÜÇKURUŞU YANINDAKİ HASTA KOMŞUNA İLAÇLARINI ALABİLMESİ İÇİN VERDİNMİ AÇ KALMA PAHASINA HİÇ BEKLENTİN OLMADAN. 


SEN, SOSYETENİN İÇİ KÜFLENMİŞ, SEVGİ VE SAYGININ BİLE YALANCI OLDUĞU, AŞKLARIN  GECELİK YAŞANDIĞI, LÜKS YAŞANTIYLA SÜSLENMİŞ ŞAŞALI IŞIKLALARINA İMRENMİŞSİN,


SEN, ŞÖHRET BASAMAKLARINDA DURABİLMEK, VEYA DAHA FAZLA YÜKSELMEK ADINA, SÜREKLİ DEDİKODU YAPAN SÜREKLİ BİRBİRLERİNE ÇAMUR ATAN ŞÖHRET BUDALALARINA YAKIN DURMUŞSUN, 


YÜREĞİNİN İÇİNDEKİ SEVGİ KÜÇÜLMÜŞ! HIRS, KİN, VE İHTİRAS BÜYÜMÜŞ FARKINDAMISIN? 


BELLİKİ SEN SİYASETCİLEREDE YAKIN DURMUŞSUN
YÜZÜNE BAKARKEN SAMİMİYETLE GÜLEN, ARKANDAN KUYUNU KAZAN İNSANLARA YAKIN DURMUŞSUN.
FARKINDA OLMADAN İNSANLARI KIŞKIRTIP,
KENDİNCE DOĞRULARINA YANDAŞ ARAR OLMUŞSUN ARTIK 


BU VATANDA YAŞAMAKTAN UTANIYORSUN! 
VATANA İHANETTEN BAHSEDİYORSUN!


GERİ DUR KIZIM ONLARDAN, GİRMESEN BİLE ARALARINA, SIÇRAR ÜSTÜNE BAŞINA.


SEVGİYİ VERMEK İÇİN YÜREK İSTER.
ÇOK OKUMAK GEREKMEZ ONUN İÇİN, ZENGİN OLMAKTA GEREKMEZ,


BU VATAN HEPİMİZİN. 


DEĞİL ÜÇ BEŞ ZİBİDİNİN, VE YA ONLARA ALKIŞ TUTUP DESTEKLEYENLERİN.


SEN FOTOĞRAFINI ÇEK BEĞENMEDİĞİN ŞEYİN, ÖNCE KENDİN BAK. 
AMA DAR AÇIDAN DEĞİL! 
BİRLİKÇİ OLARAK, TOPLUMCU OLARAK, VE İNSAN OLARAK BAK. 
ONDAN SONRA DÜŞÜN GÖRDÜKLERİN SANA NE ANLATIYOR


ANLAMSIZSA ,
YIRT GİTSİN DEĞERSİZDİR.


ÇİRKİNSE, 
PAYLAŞ, HERKES ÇİRKİNİ VE ÇİRKİNLİĞE SEBEP OLANI GÖRSÜN,
DAHA ÖNEMLİSİ: ÇİRKİNLİĞE SEBEP OLAN KENDİNİ GÖRSÜN VE KENDİNE ÇEKİ DÜZEN VERSİN.


GÜZELSE PAYLAŞ, 
BENİM VATANDAŞIM BENİM MİLLETİM BENİM TOPLUMUM ANAM BABAM KARDAŞIM ARKADAŞIM GÜZEL ŞEYLERE LAYIKTIR.


BU VATAN HEPİMİZİN, ÜÇBEŞTANE ZİBİDİNİN DEĞİL KIZIM.


TÜM İNSANLARIN 
YÜREĞİNDEN SEVGİ SOLUK ALDIĞI YERDE HUZUR EKSİLMESİN


İRFAN AYDOĞAN
doktor0906@hotmail.com