28 Ekim 2018 Pazar


Dünyamız buz kütleli bir kuyruklu yıldız’dan mı oluştu?
Dünyamız güneş gibi yanan, zamanla sönmeye başlayan, veya aniden patlayan yada farklı iki yıldızın çarpışması sonucu alev alev yanan bir yıldız parçasındanmı, yoksa buz kütleli bir kuyruklu yıldızdanmı oluştu?
          Yüz yıllardır bilim insanının söylediği şey, ‘’dünyamızın merkezinde mağma vardır. Mağma; erimiş ağır metaller, erimiş kaya ve sıcak gazlardan oluşur’’.  söylemleri körü körüne bir inanışmı? doğru sözmü? biraz irdeleyelim istedim.       
           Sanırım bu düşünce, yanardağların, lav ve sıcak gaz püskürtmesinden dolayı öyle düşünülmüş. İrdelenmeyen mantığa yakın gelmiştir. Bilimsel hiçbir kanıtı yoktur. Çünkü bu mantığa göre düşündüğümüzde bugün halen aktif faaliyette olan volkanların yerküre merkezindeki mağmayı dışarı püskürtmesi gerekmektedir. Dünyamızın yaşını bilim adamlarının tahmin ettiğine göre, 4,5 milyar yıl olduğunu düşündüğümüzde, dünyamız erimiş saf demir kütlesi olarak yıldızdan ayrılmış dahi olsa, başlangıçta üzerinde oluşan curuf’un, dünyamızı dev bir termos haline getirmiş olduğunu düşünsek bile, ışımaya bağlı soğuma nedeni ile, uzay boşluğunun sıfırın altında 270 santigrad derecelere varan soğuklukta olduğunu düşündüğümüzde beşmilyar yıl gibi bir sürede dünyamızın çoktan soğuması gerekecekti. Eğer nükleer bir ısınma var ise; o zamanda dünyadaki radyoaktif maddenin dünyanın heryerinde olması gerekmektedir. Ve budurumda yer yüzündeki metallerdede sürekli elektron çarpışması olayı gerçekleşeceğinden, bu metallerinde erimiş halde olması gerekmektedir. Ayrıca bu metallerdeki elektron çarpışmasını tetikleyen radyo aktif maddenin  yarılanma ömrünün dünyanın yaşını göz önüne aldığımızda oldukça uzun süreli ve, kütlece dünyadaki mağmayı aktif tutacak  çoklukta olması gerekmektedir. Radyo aktif maddenin son hali nin kurşun olması nedeni ilede Dünyadaki kurşun miktarınında yer yüzünün hemen her yerinde olması gerekmektedir. Volkanik hareketlerin olduğu bölgede ise radyoaktif atıkların, canlı  sex hücrelerinde yaptığı mutasyonlarla, her sonraki bireyin farklılaşmış olarak doğması, yada neslin tükenmesi  gerekmektedir.
            Bir zamanlar dünyamızın güneşten kopan bir parça olduğu söylenirdi güneş halen yanmaya devam ettiği için dünyanın merkezindeki mağmanın olması yardınganmaz diye düşünülmüş olması gerekiyor herhalde! Sonra bu görüş terkedilip uzaydaki toz ve kaya parçalarının bir araya gelip çökmesi sonucu dünya oluştu denilmiş, çökmeye bağlı sıkışma ilede ısınan kayaçlar eriyerek mağma oluşmuştur deniyordu.  Bu teorilerden biri doğru olsa bile, ki bana göre kesinlikle imkansız. Kutuplardaki buzlanmayı hiçbiri açıklayamaz. Oysa kutuplardada volkanik hareketler ve sıcak su akıntıları olmasına rağmen mağma neden burayı ısıtmaya yetmiyor? Mağma burada kabuğa çok uzakta ise volkanik hareketler nasıl oluşuyor?              
    Merkez kütlenin halen sıcak olmasının bir diğer senaryosuda merkezdeki kütlenin sürekli olarak kabuk kısım ile sürtünme teması olması halidir bu durumda merkez kütlenin kabuk dış kısımdan daha hızlı dönmesi gerekmektedir ve temas yüzeyinin çok az pürüzlü kabuk merkez kütle aralığının kürenin her yerinde bir iki milimi geçmemesi gerekmektedir. Çünkü açıklık arttıkça kabukta oluşan çatlaktan kabuk merkez kütle aralığına sızan su miktarı artacak merkez kütlenin aşırı ısınmış hali bu suyu buharlaştırıp gaz haline getirince büyük bir basınç oluşacak bu oluşan basınçta içten dışa doğru olduğundantüm kabuğun parçalanarak bir anda uzaya dağılmasına sebep olacaktır. Kabuk ve merkez arasında bir iki milimi geçmeyen bir aralık olsa bile bu sürekli sürtünme merkezin hızını gün geçtikçe yavaşlatacak ve dünyanın yaşı göz önüne alındığında bu senaryoda imkansız olacaktır ayrıca bu senaryoların hiç biri yeryüzünde olan depremler ve artçılar dahil kutupların buzul ekvatorun sıcak olması gibi birçok doğa olayını ve sürekliliğini açıklayamaz.           

                Bu bilgi uydurmamı, Dünyamız aslında bir su küremi? (kabuk kısmı suküre hacmine göre çok ince olan, bütününe oranla çok azmiktar dada merkezde buzul kürenin etrafında yada içinde toplanmış sudan hafis sıvıların oluşturduğu, dev bir su küremi acaba)
Yaşadığım ve gözlemlediğim bazı olaylar ile bilimden benim aldığım kadarıyla böyle olması gerekiyor. Yani dünyamız dev bir su buzulu olan kuyruklu yıldızdan oluşmuştur. Merkezinde sadece suyun katı hali olan buz kütlesinden oluşan küre şeklinde bir buz yada, sudan daha hafif suda erimiş mineral ile su ile karışa bilen veya karışmayan diğer bir takım sıvılardan olması gerekiyor. Bunun etrafını da dev bir su kütlesi su kütlesinin etrafını da katı kabuk oluşturması gerekiyor. (Dünyamızın bütününü, kabuk kısım ve sıvı küre olarak, İçi su dolu basketbol topu olarak düşüne biliriz)
         Dünyamız nasıl oluştu?
         Bir gök taşı gurubunun yakınından geçen su buzulu olan kuyruklu yıldız, bu gök taşlarının büyük bir kısmını kendisine çekerek zaman içinde buzulu örtecek kadar göktaşı yakalayıp bir şekilde doğa olayı ile yani yakınından geçtiği galaksi yada büyük gök cisimlerinin çekim gücü etkisi ile, yada ters yönde çarpan gök cisim yada cisimlerin etkisi ile hızı yavaşlayarak sonunda güneş sistemine hapsolmuş ve, Güneşin etrafında bir yörüngeye oturmuştur. Güneş sisteminde bir yörüngede dönmeye devam eden bu dev buzul gittikçe erimeye başlamış, sonradan bu dev buzula çarpan katı uzay cisimlerinin bir kısmı buzuldaki katı cisimlerle buzuldan kopardıkları parçaları bu dev buzulun çekim gücü etkisinden kurtarıp buzuldan ayrılırken, çarpmanın etkisi ile oluşan sıcaklık nedeni ile buzulda erimeler devam etmiştir. Çarpma etkisi ile yada Güneş sisteminde ki yörüngesinin Güneş’ten aldığı ısı ile bir miktar eriyeyen buzulun etrafındaki buhar tabakası, buzulun çekim gücü etkisiyle, buzulda zayıf atmosfer tabakası oluşturup buzula çarpan sonraki katı gök cisimleri için bariyer oluşturduğundan, bu katı cisimler buzula çarpana kadar çok daha fazla ısınmış olup erime noktasına gelmişler, buzulun etrafındaki sıvıya çarpınca hem atmosfer hemde sıvı firenleyici  etki gösterdiğinden erime noktasındaki cismin hızı azalmıştır. Aynı zamanda ani soğuk ile karşılaşan bu erime derecesindeki katı cimin dış kabuğu sıkışmak istediği halde sıvı hale gelmiş katı kütle sıkıştıralamadığından yüzey zarının yırtılması ile bu olayı dengelemiştir.  Bu olay sıcak sıvı kütlenin düzensiz dallanan çıkıntılar oluşturup şeklini değiştirmesi şeklinde gerçekleşmiştir. (erimiş kurşunun suya dökülmesi ile oluşan benzer hal) Bu düzensiz dallanan  çıkıntılar oluşurken sıvı ile temas anında sıvıdan çıkardığı gazlarla bu erime derecesindeki katı gök cisminin gövde ve düzensiz dallanan uçlarında gaz odacıkları oluşmasına sebep olmuştur. Bu gaz odacıkları cismin hacmi ve kütlesi orantılandığında önceki öz kütlesine göre birazdaha hafif bir özkütleli cisim olmasına sebep olmuştur. Bu düzensiz dallanan uçlar birbirlerine yaklaşıp temas haline geldiğinde bir kilitlenme takılma ya da bağlanma oluştuğundan hangisi bir tarafa doğru daha fazla çekiliyorsa diğeri onu takip etmek zorunda kalmıştır.                                  
         Kuyrukluyıldızın  güneş sistemine girmesi ve buzulun gittikçe erimesi, buzulun gittikçe küre haline gelmesine  sebep olmuştur. Sıvıbuzul kütlenin yüzeyine çarpıp, buradan kurtulamayan sudan ağır metaller, yada ağır katı kütleler ve sudan hafif katı kütleler, kürebuzul ve sıvı ile birlikte güneş yörüngesine bağlanmışlardır. Başlangıçta sudan daha ağır olan katı cisimler sıvıbuzulun yüzeyinde birbirleri ile çok fazla bağlantısı olmadığından aynı bölgede toplanıp yığılma yapmış  olduklarından; tıpkı ayın sürekli sadece bir yüzünün bize görünmesi gibi sadece sudan ağır katı cisimler sıvı buzul kütlenin Güneş’e bakan yüzünde birikmiş, diğer sudan hafif katı cisimler sıvıbuzul kürenin diğer yüzünde veya sudan ağır katı cisimlerin kanat uçlarında yaygın olarak birikmişlerdir. Sıvıkütle sudan ağır katı kütlelerinin arasında ve arkasında olarak, içindeki buzul daha arkada sudan hafif yaygın biriken katı kütleler ile bir arada olacak şekilde konumlanmıştır. Bu yapı, suda eriyen sudan ağır katı maddelerin, suda erimeyen sudan ağır yada hafif diğer katı madeler ile bir araya geldiğinde katılaşan bir kimyasal reaksiyon gösteren, yada suda erimesine rağmen daha kıvamlı ve tutucu yani vizkozitesi daha az olan bir sıvı oluşup (akışkanlığı az)sudan ağır katı maddelerin güneşe bakmayan kısımlarını ve aralardaki boşlukları doldurması ile kabuk kısım oluşturmasına kadar devam etmiştir .
           Zayıf olan atmosfer tabakasından hemen her gök cismi geçebilecek durumda olduğundan uzaydaki toz yada küçük gök taşlarından bu sıvı buzula çarpanlar, rahatça sıvı buzul tarafından yakalanmışlardır.Su yada sıvıda parçalana bilen sudan ağır katı maddeler sürekli yörünge merkezine bakan katı cisimlerin güneş görmeyen yüzlerinin aralarındaki boşlukları doldurarak gittikçe sıvı buzulun dış kısmında bir kabuk oluşmasına sebep olmuşlardır(calsiyum çamurları gibi). Bu kabuk kısım ve küre içindeki sıvı, yörünge çekim merkezine doğru göç etmek isterken bütün kürenin momenti ve çekim kuvveti sıvının ve kabuk kısmın yörüngeden çıkmasını önleyecektir. Sıvıbuzul kürenin  dış kabuğunu oluşturan katmanda ise sıvının oluşturduğu basınç dış kabuğun her noktasında farklı olacaktır. Bu sıvı basıncına bağlı olarak kürenin yörüngesinin güneşin olduğu taraftaki ekvator merkezinde genişleme olacak eksen uçlarında basıklık oluşacaktır. Kürenin yörünge merkezine bakan yüzünün ters tarafında yani kürenin güneşe uzak olan tarafında, ekvator hatında çökmeler ve kırılmalar şeklinde değişiklikler oluşmasına sebep olacaktır. Kırılan bu kabuk bir miktar sudan hafif katı kütleler ile karışıp birleştiği  halde halen sudan ağırsa yine yörünge merkezine doğru göç edecektir. Bu olay sıvıbuzul kürenin yörünge merkezine bakan yüzünün daha kalın bir kabuk olmasına. Bu kalın kısım güneşe doğru yükseldikçe  denge merkezinin farklılaşıp tekrar yan yatmasına sebep olacaktır kabuk bu yan yatma sırasında bir miktarda kırılmış kabuğun kanat uçları ile yüzeydeki gazı suyun içine alacaktır  bu olayda kabuk sürekli kırılıp aralarındaki boşlukların dolmasi ile kabuğun altında hava odalarının oluşmasına yine tamir olmasına bu süreklilik devam ettikçe kabuk kısmın gittikçe büyümesine ve kalınlaşmasına sonunda tüm küreyi kapatmasına sudan hafif katı maddelerin kutuplarda birikmesi ile küre kabuk olşumu gerçekleşecektir. kıta yükselmesi ,çökmesi ve ayrılması olayı bu süreç ile ilerler.
           Tüm bu süreklilik devam ederken kabuk üzerindeki kırılmalarda sürtünme artacak, artan sürtünme kabukta ısı artışına ve elekrostatik elektriklenmeye sebep olacaktır. Elekrostatik elektriklenme, şimşeklerin ve yıldırımların oluşmasına sebep olacaktır. Yıldırımlarda kabukta bulunan ağır metallerin karışımına çarptığında, manyetik alan oluşmasına sebep olacaktır. Sürtünmenin aşırı olduğu temas yüzeyleri kayaçların ve madenlerin erimesine sebep olacaktır. Bu eriyen kayaç ve madenler yer kabuğunun dış kısmına doğru yol bulurlarsa dışa doğru hareket edecek içinde bulundukları sıvıyı da kaynatarak gaz basıncının artmasına sebep olarak yolculuğuna devam etmek isteyecektir. kabuğun sert ve kırılgan olmayan bir bölümüne geldiğinde  burada bir gaz ve basınç odası oluşturacaktır  bu odadaki basınç zamanla etrafındaki tabaka tarafından emildiğinde burada bir boşluk olmuş olacak.bu boşluk kabuk kısmın denge merkezinin değişmesine sebep olacaktır. Eğer yol bulup veya kabuğu parçalayıp çıkarsa volkanlara yada gayzerlere, kaplıca sularının oluşmasına sebep olacaktır. kabuk kısmın sürtünmeye bağlı eriyen kısmı kürenin mer kezine doğru göç etmesi ilede kabuk kımın hemen çıkışında geniş bir alanda su ile temas etmesi ile bu erimiş kabuk kısmı düzensiz dallanma şeklinde uçlar vererek suyun içine doğru uzantılar yapacaktır aynı zamanda suyu kaynatması ile hava kabarcıkları oluşturup bu kabarcıklar yan yatmış yada batmış gemileri kurtarmak için kullandıkları hava yastık dubalar gibi iş görüp kabuğu dış kısma doğru iteceklerdir bu dış kısma itilen kabuk kısım önceden dengede olduğundan ufak bir tepkiyi direk bütün bir kabuk bütünlüğünce iletecektir. Eğer kabuk diğer kabuklarla sıkı bağlı değilse hava kabarcığı kendisine kabuk dış kısmına yol bulup ani çıkacak kadar yol bulmazsa kabukta yukarı aşağı bir salınım hareketine sebep olacaktır.bu salınım hareketi ne kadar şiddetli ise yer yüzünde hissedilen deprem o ölçüde şiddetli olacaktır. Kabuğun büyüklüğüne göre değremin etki alanı değişecektir. Bu olay deniz tabanındaki kabukta olmuşsa deniz aniden dalgalanacaktır hava kabarcığının büyüklüğüne kabukta bulduğu yolun genişliğine ve çıkış zamanına göre depremin süresi  değişecektir aynı zamanda artçı miktarları değişeçektir. Suyun içinden geçip kabuğun dış kısmına önceden oluşmuş kabuk çatlağından geçiş varsa, sarsıntılar çok zayıf, hatta hissedilmeyecektir. Fakat bu çatlak kısımda olan sürtünmeye bağlı kayaç ısınması ve elekrostatik elektrilenmeden dolayı bu hava kabarcığı ısınıp daha fazla genişleyecek su buharı ile karışıp bu su buharı moleküllerine yüklenmiş elektrostatik yük ile yer yüzüne çıkacaktır. Bu hava kabarcığı yer yüzüne çıktığı bölgede uzaya doğru yükselmeye devam ederken elektrostatik yüküde beraberinde taşıyacaktır. (ısınan hava genişleyip yoğunluğu azaldığı için moleküler çekim gücü azalmış olacaktır) yükselen havanın yerini doldurmak için serin hava harekete geçecek bu serin hava merkezde birleşmek isteyecektir bu olayda havanın dönmesine sebep olarak girdap oluşturacaktır. Bu girdabın büyüklüğüne göre hortum yada kasırga olarak adlandırılacaktır. Yukarı yükselen hava gittikçe soğuyacak  hacmi küçülecek ve tekrar çekim gücü artacak bu nedenlede tekrar kabuk kısmına yönelecektir. Buradaki daha serin hava ile karşılaşan su buharı daha çok yoğunlaşıp su damlası haline gelecektir. Bu su buharı ani buzlanmaya sebep olacak kadar soğuk bir hava ile karşılaşırsa su damlası olamadan buzlanma olduğundan kar tanesi olacaktır. Bu kar tanesi aynı erimiş metalin soğuk suya düştüğü anda yüzeyel zar yırtılmasına bağlı düzensiz dallanan çıkıntılar yaparak şekil değiştirmesi gibi oluştuğundan,  yoğun su buharı molekülü de ani soğumayla yüzeyel zar yırtılmasına bağlı düzensiz dallanan çıkıntılar yaparak buzul olacaktır. Kar tanelerinin herbirinin farklı olmasının sebebide budur. Bu kar taneleri düşük yoğunluklu yani geniş hacimli kütleler olduklarından üzerlerindeki elektrostatik yük küçük olacaktır.küçük elektrostatik yükteki elektron atlamalarıda çok az olacaktır. Oluşan bu elektron atlamalarından oluşan şimşekler yer yüzünden çoğunlukla duyulmayacak ve görülmeyecektir. Buhar molekülü su damlası olduktan sonra buzlanma yapacak kadar yoğunluk ve kalınlıkta bir hava tabakası ile karşılaşırsa su damlası yavaş buzlanma nedeni ile yüzey zar yırtılması çok büyük olmadan yada daha yere inmeden henüz büyümemiş düzensiz dallanan çıkıntılar eridiğinden belirgin çıkıntılar kaybolacak su damlası buz kütle olacaktır bu da dolu olarak yer yüzüne inecektir.
          Su buharı damla olduktan sonra oluşan dolu yada yağmur yağışlarında su buharının yoğunlaşması birim hacimde buhar molekülünün sayıca çok olması nedeni ile su damlasının elektrostatik yüküde fazla olacaktır. sıvının elektriği iletmesi nedeni ile  farklı yüklerde yüklenmiş su damlaları arasında elektron atlaması olacak bu oluşan elektron atlamasının ürettiği sesin etkisi ile havada zıt yönlü dalgalanma olacak  bu dalgalanma ile birbirlerine daha fazla yaklaşan farklı yükteki su damlaları arasında elektron atlaması tetiklenerek bütün su damlaları arasında elektron sıçraması başlayıp şimşeği oluşturacaktır.şimşeklerin başladığı anda ardı ardına tüm bulutlu bölgelerde görülmesinin sebebide elektron atlamasına bağlı sesin oluşturduğu havada ki zıt yönlü dalgalanmadır. oluşan bu şimşek ile su damlaları arasında elektrik yükü dengelenecektir.yer yüzeyine yada deniz yüzeyine yakın olan yerlerde bu elektron sıçramaları yerkabuğuna veya denize doğruda olacağından bu su damlaları yüklerinin büyük bir kısmını boşaltmış olacaktır.üzerlerinde kalmış elektron yükleri daha az olduğundan oluşan su damlalarının birleşme çarpışma ihtimali daha fazla olacak damlalar daha iri olacaktır.şimşekler yeryüzü ve deniz yüzeyinden elektron atlaması olmayacak uzaklıkta ise bu damlalardaki elekrik yükü daha fazla olduğundan damlalar aynı yükte elektron ile yüklü olduklarından ola bildiğince bir birinden uzak duracak ve yağan yağmur damlası küçük olacaktır.
         Yine kabuk altında kabuk kısım kırılıp tamir olurken oluşan kabuğun dış kısmına doğru olan girintiler odalar mevcut olacaktır sürtünmeye bağlı ısı ile oluşan hava kabarcıkları bu odacıklarda birikecektir biriken hava kabarcığı odanın duvar yapısına göre ya yavaş yavaş emilecek yada hiç emilmeyip odada birikecektir. kendisine çıkış yolu bulamamış ise kabuğun altında biriktikçe kabuğu daha fazla yükseltecektir. (kıta yükselmesi),ağırlık merkezi değişen kabuk kısım yükselirken bir tarafadoğru yaslanma görülecek buda diğer kabuğu itecektir. Bu itme kuvveti diğer kabuğu sıvıbuzul küre üzerinde öteleyemezse  bu iki kabuk arasındaki enerji birikimi her iki kabuğun kanat uçlarının kırılmasına sebeb olacak kırılan bu kanat uçları kırık hat boyunca kabuğun üstünde birikerek sıradağ oluşumunu gerçekleştirecektir.Bu kabuklar arasındaki sürtünmeye bağlı hemen hemen sıradağ boyunca volkanik olaylarda görülebilecektir.
         Kabuğun altındaki hava, bu kabuğun altından, kabuğun bir tarafa yatmasına bağlı olarak kurtulup, diğer kabukların altına kayarken, kabuk eski denge durumununa dönmeye başlayacaktır. Bu durumda diğer ötelenen kabuk ile aralarına kırık kabuk parçaları düzensiz dolacaktır. Bu yüzden diğer kabuk bu kabuk kısmından uzaklaşmış olacaktır(kıta ayrışması). Kabuk altındaki odacıkta biriken hava. bu odanın duvarlarının basınca yenik düşmesi halinde odanın duvarını yıkarak kabuğun yaslandığı yönün zıt tarafına ani çökmesine sebep olacaktır bu durum yeni yaslandığı kabuğun ani ötelenmesi ile bu kabuğun üzerinde depremlere sebep olup yıkıntıların aynı yönde olmasına sebep olacaktır. Bu ani yaslanma deniz içindeki kısımda olmuşsa denizde tusunami olacaktır. Yeni yaslandığı kabuğun  ani darbeye bağlı kırılması ile devrilme meydana gelecek  bu devrilme hafif yan yatmadan tam yan yatmaya hatta kabuk içerisindeki hava odalarının büyüklüğü ve fazlalığına bağlı kabuk ters tepe taklak olacaktır yada çökecektir (atlantis’in kaybolması). Hava kabarcığı kabuğu dış kısma doğru ittiğinde merkezde bir kırılma gerçekleşirse merkez kırılmanın olduğu yerde kırık uzun bir hat boyunca olmuşsa kabuğu üst kısmında kıta ayrışması ve depremler olurken  kabuğun diğer sıvı buzul kürenin merkezine bakan iç kanat uç kısımlarında tıpkı avını ağzını aniden açarak yakalayan balıkların avlandığı gibi bir durum olacaktır buradaki ani su emilmesi kabuğun ne kadar açıldığına bağlı olarak denizde girdaplar oluşmasına sebep olacaktır  kırılma küçük bir alan içerisinde olmuşşsa volkanik hareketler gayzerler ve kaplıca suları olacaktır tüm bunlar kabuk dış ve kabuk altında gerçekleşen olaylardır.         
             Dünyanın oluşumunu bütünüyle toparlayıp özetleyecek olursak  Sıvıbuzul kürenin merkezinde Sıvının öz kütlesi en hafif olan sıvı yada buzul küre en merkezde yer alacak onun çevresini ondan biraz ağır olanlar şeklinde en dış kısma doğru sıralanacaktır en dışta ağır ve katı olan maddeler alacak. Bunun mantığını şöyle düşüne biliriz. Dünyanın merkezindeki çekim kuvveti sıfır olarak düşünelim. Bu durumda merkezin boşluk olması gerekir. Çünkü boşluğun çekim gücü yoktur. Gazların ise çok zayıf olmakla beraber bir moleküler çekim gücü mevcuttur. Boşluğu çevreleyen sıvı yada gaz bu boşluğu moleküler çekim gücü ile öteleyeceğinden bu durumda bu boşluğu sıvı yada gaz dolduracaktır. Gazlarında sıvılara göre moleküler çekim gücü daha az olduğundan bu sefer sıvılar bu gazları öteleyerek onun yerini alacaktır.peki bu seferde kütlesi ağır katı maddeler bu boşluğu doldurupta sıvıları öteleyebilirmi? Çünkü bunların çekim güçleri daha fazladır. Birbirlerine yaklaştıkça çekim güçleri daha fazla artacak ve sonunda sıvıları aradan çıkaracaktır diye düşüne bilirsiniz fakat nedense gözden kaçan ufak bir ayrıntı insanlığın yüz yıllardır yanılmasına yol açmıştır. çünkü katılar kütle olarak sıvıdan daha ağırsa,çekim güçleride daha fazladır eğer cisim uzayda bir yörüngeye hapsolmuşsa bu yörüngeyi oluşturan cismin çekim gücü bu katı cisimleri daha fazla çekecektir dolayısı ile bu katı cisimler yörüngeyi oluşturan cisme daima daha yakın olmak isteyeceklerdir bu katı cisimler rahat hareket edebilecekleri bir sıvının içinde bulunduklarından kendisini sürekli çeken yörünge merkezindeki cisme rağmen içinde bulunduğu sıvı buzulum çekim gücünden kurtulamadığından sıvı buzuldan kurtulmadığı sürece bu yörüngede yörüngeyi oluşturan cisme daha yakın olarak döneceklerdir . zamanla sıvıbuzul küreye çarpan katı cisimler biriktikçe dış kabuk kalınlaşıp yükselip devrilerek tüm kürenin etrafını saracaktır.sıvıların yüzey zar gerilimide bu katı cisimlerin sıvıdan kurtulmasını engelleyerek katı cisimlerden yüzeyde bir tabaka meydana getirecektir. Bu sırada kürenin merkezindeki buzul ve etrafındaki sıvı dönmeye devam edip kendisini çevreleyen sıvıya ve katı cisimlere merkezkaç kuvveti uygulayacaktır oluşan merkezkaç kuvveti hem sıvıyı dışa daha fazla itecek hemde katı kısımları dışa daha fazla itecektir. Katı kısım sıvıbuzul kürenin çekim kuvvetinden kurtulamadığından önce ekvator düzleminde yayılma gösterip daha sonra sağa veya sola doğru kırılarak eksenlere doğru yayılma gösterecektir. sıvı kısım ise merkezden ekvator düzlemine oradanda eksenlere doğru olan sürekli bir akıntı meydana getirecektir. Bu akıntı Eksenlerin bulunduğu bölgedende  kürenin merkezine doğru bir akıntı olacaktır. İşte bu merkeze doğru olan akıntı içinde ekvatordan eksenlere doğru hareket halinde olan su akıntısı ile kabuk kısmında oluşan çatlaklardan sızan petrol yada sudan daha hafif olan benzeri sıvılar eksenlere doğru göç edecektir. Eksenlerde biriken bu maddeler buradaki buzlanma ile buzulların içinde birikecek buzulun büyümesi ile buzulun alt kısımları sıvıbuzul kürenin merkezine doğru uzanacak buzulun kenarlarından veya içinden geçen akıntının buzulu çözmesi ile bu sudan  hafif sıvılar akıntının etkisi ile merkeze yada merkezdeki buzulun etrafına yerleşecektir bazende ekvatordaki kabuğun ani kırılması ile  sıvı kısım ekvatora doğru harekete geçtiğinden eksenlerde ani su çekilmesi olacak bu olayda eksenlerde girdaplara sebep olacaktır. Tüm bu olaylar sudan hafif sıvıların küre merkezinde yada merkezdeki buzul kürenin etrafında birikmesine sebep olacaktır.çünkü su ve sudan daha ağır katı maddeler yada suda eriyen sudan daha ağır katı maddeler merkez kaç etkisi ile sudan hafif maddelere göre daha hızlı hareket edeceklerdir. yüzeydeki kabuk tabaka ise sürekli olarak sürtünme halinde olduğundan elekrostaik elektriklemeye sebep olduğu gibi. Katı cisimlerin aşırı ısınmasınada sebep olacaktır ısınan bu katı cisimler etrafındaki suyu yada sıvıyı gaz haline getirecektir. Sıvının gaz haline gelmesi ile basınç artacak. Kabukta oluşan bir çatlak veya kırıktan yüzeye gayzerler yada volkan olarak çıkmaya başlayacaktır. Ani yükselen hava ile kasırgalar ani sağanak yağışlar oluşacaktır. Kabuktaki salınım hareketine bağlı olarak depremler oluşacak, Yağışların etkisi ile yumuşayan yamaçlardan, kayaçlar gevşeyecek toprak kaymaları olacaktır. Kabuktaki sıkışma ve sürtünme öylesine çok ısı oluşmasına sebep olacakki katı cisimlerin bir çoğunun yüzeyi sürtünmenin olduğu yerde bu sıcaklıkta eriyecektir. Aynı zamanda ısınan bu katı cisimler temas halinde olduğu sıvı kısmı kaynatarak gaz çıkışlarına sebep olacaktır bu gazlar çok düşük moleküler çekim gücüne sahip olduklarından oradan kaçıp kurtulmak isteyeceklerdir.yada tersi olarak moleküler çekim gücü daha çok olan sıvılar bu boşluğu doldurmak isteyeceklerdir. Bu gaz kendisine bir yol bulursa kabuğun dış kımına doğru hareket edip yumuşak kısımlarda oyuklar açıp sert kısımların da direncini kırabilirse kırarak kabuğun dışına çıkacaklardır. Yol bulamayıp kabuğun içinde hapsolan gazlar ise kabuğun içinde gittikçe birikerek kabuk kısmının denge merkezini bozarak bu katı kabuk kısmının yan yatmasına tepe taklak olmasına sebep olacaktır tabi tüm bunlar bir masalmış gibi gelsede yer yüzünde o anda büyük felaketler oluşacak adeta bir kıyamet senaryosu yaşanacaktır. kopan kabuk kısmının büyüklüğüne göre ve yeni konumuna göre felaketin boyutuda değişecektir. Ters tepe taklak olmuşsa ve büyük bir kıta ise o bölgede sağ kalan bir canlının olması tam anlamıyla bir mucuze olacaktır. Kabuk kısım yantarafa yaslanıp tekrar düzelme salınımı yapıyor ise bu sefer depremler toprak kaymaları seller tusunamiler oluşacaktır. kabuğun kırılması ile ve ani gaz boşalmasına bağlı atmosferde ani hava yükselmesi oluşacak. soğuk havanın yükselen havanın yerini almak istemesi ile kasırgalar ani sağnak yağışlar meydana gelecek. yer kabuğundaki sürtünmeler ve  havanın ani hareketine bağlı sürtünmeler ile elektriklenen bulutlar ilede şimşekler yıldırımlar oluşacaktır.
          Tüm bu yukarda yazdığım olayların mekanizması dünyada oluşmuş kayıt altına alınmış depremler, heyelanlar ve yine dünya yüzeyinde aynı tarihler veya yakın tarihler arasında oluşmuş ani mevsim normali olmayan yağışlar, hava sıcaklığı artışı veya azalması, kasırgalar sis oluşumu gibi veriler birlikte incelendiğinde aralarındaki bağlantı rahatlıla görülecektir. Aynı zamanda tüm bu olaylar deneylerle ispatlana bilir olaylardır. Dünyamızın oluşumu hep yanlış yorumlandığından bir çok doğa olayının ispatı yapılsa bile oluş mekanizması tam olarak açıklanamıyordu yazdığım bu yazı ile tüm doğa olaylarının büyük bir kısmı anlaşıla bilir hale gelmektedir. Mevsim normali olmayan yağışlar, ani çıkan kasırgalar, şimşeklerin neden biri başladıktan sonra ardışık tüm bulut kümesinde ardı ardına oluştuğu, karlı havada neden nadir şimşek oluşmasının sebebi. Yağmur damlalarının neden bazı yerlede iri olup bazı yerlerde ince ve seyrek olduğu, dünyanın manyetik alanı, uçakların maruz kaldığı hava boşluğu,vs.
                 Ben bu yazıları yazarken olabilecek bildiğimiz kimyasal reaksiyonlardan ve henüz bilmediğimiz kimyasal reaksiyonlardan hiç bahsetmedim (Doğal karpit oluşumu:gazı alınmış taş kömürünün kalsiyum ile fırınlanması), kabuk sürtünmesine bağlı kıvılcımla alev alan beşyüz derecenin üstünde ısı açığa çıkarabilen bazı gaz yada bileşikler gibi). Çünkü bilimsel kanıtı olmayan birseyi olabilecekmiş gibi göstermek sanırım biraz bilim kurgu olacaktır. Ama eminim bu yazımdan sonra doğa olaylarına bakış ve olası felaketler öngörülebilecek ve gerekli önlemler insan yaşamına en az zaiyat verecek şekilde zamanında alınacaktır. En önemliside dünyanın merkezinde mağma ,erimiş kaya ve sıcak gazlar değil: su yada sudan hafif buz veya diğer sıvılar olmasının bilinmesidir. Aynı zamanda dünyamızda su buz halinde başlangıçta zaten vardı sonradan başka kuyruklu yıldızlardan kopan parçalar dünyamıza çarpmışsa eğer; denize dökülen bir kova su misali dünyadaki suyun  miktarını artırmıştır.

İrfan Aydoğan
doktor0906@hotmail.com

28-10-2018

Anlatsam seni içimdeki sana;
Gözlerim Işıldar yine o ilk günün heyacanıyla.
Hıçkırıklar düğüm düğüm olasada boğazımda,
olsada iki gözüm iki çeşme yokluğunda.
Duygularım mutlu bir çocuk gibi, kırlarda yuvarlanan.
Yalın, sade, sereserpe. Mutluluğun doruğunda.
Yüreğim avcumda çırpınan bir kuş gibi çırpınır bağrımda.
Dudaklarım titreyerek soruyorum tekrar tekrar.
Neden ayrıldık, neden?
Nasıl bitti? nasıl ayrıldık aniden?
Oysa ölümsüzdü aşkımız!
Hani ayrılmaz bir ikili olmuştuk biz!
Toz konduramıyorum gidişine.
Anılar temiz kalsın istiyorum.
İçimdeki sen beni suçluyor.
“Tutsaydın elini, bırakmasaydın diyor.
Hakırsaydın tüm gücünle.
Bitecek elbet bu kaos, bu yokluk.
Kurtulacağız hiçlikten, deseydin” diyor.
İçimdeki sen bilmiyor; huzur varlıkta değil,
Var olanla yetinmekte.
Var olana sevinmekte.
Şimdi mutlumusun bilmiyorum?
Toz konduramıyorum gidişine.
Anılar temiz kalsın istiyorum.
Sendeki ihtirası ve hırsı,
İçimdeki sen bilmiyor.

irfan Aydoğan
13-09-2018